Ruhları serseri, akılları geveze eden meseleler

Zamanımızın çoğunu çok lüzumlu işlere ayırmamız gerekmez mi? Ne ki, zamanımızın kıymetini bilemediğimiz gibi, nereye, ne kadar harcayacağımızı da bilemiyoruz.

Bediüzzaman’ın çizdiği şu şemaya göz atar mısınız:

Her insanın kalp, mide (Allah’a ve kendisine karşı), beden, hane (bedeni ve ev halkına), mahalle, şehir, ülke, dünya, insanlık, zihayat ve kâinata kadar birbiri içinde daireler var. Her bir dairede, her bir insanın bir çeşit vazifesi bulunabilir.

Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir.1
Buna göre, etki alanı ve ilgi alanımız var. Etki alanı, “kalp, mide, beden ve hane”; ilgi alanımız ise, diğer “geniş daireler”dir. Etki alanı ile ilgi alanını birbirine karıştırmamalı, birbirinin yerine geçirmemeli.2 Bu da, kişinin birinci sıraya siyaseti değil; Allah’a, kendine, ailesine ve çevresine karşı mesuliyetleri almasını gerektirir. Öyle ise, zamanımızı, enerjimizi neden etkilemeyeceğimiz ilgi alanına yatırıyoruz ki? Şu uyarıya bütün zerrelerimizle dikkat kesilmeliyiz:
“Bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddî alâkadarâne küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararları vardır. Ya aklını dağıtır, manevî bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevî bir dinsiz olur; ya fikrini dağıtır, manevî bir ecnebî olur. (…) Evet, haricî siyaset memurları ve erkân-ı harpler ve kumandanlara bir derece vazifece münasebeti bulunan siyasetin geniş dairelerine ait mesâili, basit fikirli ve idâre-i ruhiye ve dîniyesine ve şahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine ait lüzumlu vazifesini geri bıraktırmakla onları meraklandırıp ruhlarını serseri, akıllarını geveze ve kalblerini de hakaik-i imaniye ve İslâmiyeye ait zevklerini, şevklerini kırıp havalandırmak ve o kalbleri serseri etmek ve manen öldürmekle dinsizliğe yer ihzar etmek tarzında, kemal-i merakla, onlara göre mâlâyâni ve lüzumsuz mesâil-i siyasiyeyi radyoyla ders verip dinlettirmek, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye öyle bir zarardır ki, ileride vereceği neticeleri düşündükçe tüyler ürperir…” 3
Siyasî gevezelik de bir alışkanlık ve hatta bağımlılık hâline gelebilir. Hiçbir etkileri olmayacağı halde, değerli zamanını siyasî tartışmalar ve gevezeliklerle geçireni düşününüz! Sabahtan akşama kadar hükûmet kurar, hükûmet yıkar… Yazık değil mi milyarlar liradan daha kıymetli dakikalara, saatlere, günlere?

Dipnotlar:
1- Asa-yı Musa, s. 20. 2- Yeni Asya gazetesi, Enstitü Sayfası, 12.1.01; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 34-35 / 65-68.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*