Sözkonusu yazıda, Adapazarı depreminde Hakk’ın rahmetine kavuşan bir Nur Talebesini bir başka kardeş rüyasında görüyor ve ahiretteki ahvalini soruyor. O da şöyle cevap veriyor: “Burada rahatım çok iyi, ama bir şey için pişmanlık duyuyorum. Keşke dünyada iken Nur sohbetlerine daha sık gitseymişim. Zira orada katıldığım her ders için burada bir madalya veriyorlar.”
Geçen gün bu rüyanın sözkonusu olduğu bir sohbette, başka bir ağabeyimiz de bununla örtüşen başka bir rüya anlattı. Onu da kısaca paylaşmak istedim:
Bir Nur Talebesi, bir arkadaşını sürekli sohbete dâvet eder, ama o arkadaşı her seferinde bir bahane ile reddeder. Fakat Nur Talebesi kardeşimiz ısrarından vazgeçmez. En sonunda arkadaşı kerhen de olsa kabul eder ve bir akşam birlikte derse katılırlar. Ama arkası gelmez. Bir süre sonra da vefat eder. Onu hayatta iken bir defa derse götüren kişi, vefat eden arkadaşını rüyasında görür. Halini hatırını sorar. Merhum arkadaşı şu cevabı verir: “Allah senden razı olsun arkadaşım. Hani seninle bir gün sohbete gitmiştik ya, işte onun için bana bir bronz madalya verdiler.”
İki ayrı rüyada madalyadan bahsedilmesi bana çok mânidar geldi. Arkadaşının ısrarı üzerine bir defa Risale-i Nur dersine giden bir kişiye bronz madalya veriliyorsa, sürekli giden ve istifade eden insanlara her halde altından çok değerli olan madalyalar verilecektir diye ümit ediyoruz. En değerli madalya ise, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına nail olmak ve O’nun sevdiklerinin yanında bulunmak olacaktır inşaallah.
Bir başka rüya anlatımı da Antakya’da bir kardeşimizden geldi.
Geçen gün telefonla arayan bu kardeşimiz şunları anlattı: “Ben de bundan birkaç ay önce beni çok etkileyen ve hepimiz için bir ikaz olduğuna inandığım bir rüya gördüm. Sizin yazınızı da okuyunca, bu kanaatim daha da kuvvetlendi. Onun için size anlatmak ihtiyacı hissettim.
“Cemaatimiz içindeki bazı kardeşlerle birtakım meselelerde farklı düşünceler taşıyoruz. Bu da aramızdaki uhuvvet ve ihlâsa zarar veriyor. Rüyamda o kardeşlerle beraber derste bulunuyoruz. Birden bulunduğumuz odada bir hareketlenme oldu. ‘Peygamber Efendimiz (asm) geliyor’ diye duyuru yapıldı. Hepimiz ayağa kalktık ve esas duruşta beklemeye başladık. Biraz sonra Efendimiz (asm) içeri girdi. Arkamdan omuzuma dokundu ve amirane bir ses tonuyla ‘Aranızdaki meseleleri Risale-i Nur dairesinde halledin’ dedi.”
Benim rüya tabiri yapmak gibi bir niyetim ve kabiliyetim yok. Zaten bundan önceki yazımda da “Rüya ile amel edilmez” hakikatini ifade etmiştim. Bunları anlatmaktaki maksadım, bu kardeşlerimin hâlisane duygu ve düşüncelerini ve ihlâslarının sonucu aldıkları manevî mesajları sizlerle paylaşmaktır.
Bediüzzaman Hazretlerinin tasarrufu devam ettiğinden, içinde “Bediüzzaman ve Risale-i Nur” geçen rüyaların da sâdık rüyalar olduğuna ve Nur Talebelerine bir takım mesajlar verdiğine inanıyorum. Antakya’dan arayan kardeşimizin rüyasının da çok mânidar olduğunu düşünüyorum. Gerçekten Risale-i Nur dairesinde halledemeyeceğimiz mesele yoktur. Yeter ki bu daire içinde ihlâs ve sadakatle derslerimize ve hizmetimize devam edelim.
Benzer konuda makaleler:
- Bir iki adam, bir iki nefes…
- İsmail Yeken’e rahmetler diliyorum
- İstanbul’daki Nur’un bayramı…
- Bir babanın evlât acısı böyle de ifade edilebilirmiş
- Gazetemiz…
- Mânâ ve işarî tefsirin Kur’ânî delilleri
- “Çadırcı Nureddin” Ağabeye, Allah rahmet eylesin!
- Rüyalarımız ve yorumlarımız
- Bir ziyaret, iki külliyat
- İsmiyle Müsemma Halim Selim Kardeşim
Okur-Yazar (Hem okur, hem yazar, şiir yazar, makale yazar, anı yazar, roman yazar…)
İlk yorum yapan olun