Sadâkatin siyasî boyutu

Image
Sadakat deyince, hemen bunun zıddı olan sadakatsizlik de hatıra gelir. Zira sadâkat ne kadar güzel ve gerekli bir haslet ise, sadâkatsizlik de o kadar çirkin ve lüzumsuz bir harekettir. İhtiyarlar Risâlesinin On Birinci Rica’sında geçen şu cümle, sadakatsizliğe çok çarpıcı bir örnektir: “O sıralarda, en sadakatli zannettiğim bir arkadaşımda, umulmadık bir sadakatsizlik ve hatıra gelmez bir vefasızlık gördüm. Hayat-ı dünyeviyeden bir ürkmek geldi.”

Bu sadakatsizlik örneği yüzünden, Üstâd’a, “Hayat-ı dünyeviyeden bir ürkmek“ gelmesi de, bu sadakatsizliğin ekseriyetle dünyaya meyilden dolayı meydana gelmesinden olsa gerektir.
Zaten Üstâd, hizmetten alıkoyan meyillerden sakındırırken, “Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zayıf damarından ehl-i ilhâdın istifade etmek ihtimalidir. Bu hâl beni çok düşündürüyor” demiyor mu?

***

Bediüzzaman’ın talebelerinden, 4 Mart 1989’da bir Mi’rac gecesinde Beka Âlemine yükselen Mehmet Feyzi Pamukçu’yu, vefat yıldönümü münasebetiyle yine rahmetle, yine hizmetleriyle ve yine Nurlarla andık.
Onu anıp da, Hazret-i Üstâd’ın ona hitaben söylediği, Kastamonu Lâhikasında bâkileşen şu sözünü hatıra getirmemek mümkün mü? İşte Üstâd, işte o muhatap ve işte o söz:
“Feyzi kardeşim! Sen Isparta vilayetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan, tam onlar gibi olmalısın.(…) Bu hakikate binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı azam gelse, seni on günde velâyet derecesine çıkaracağım dese, sen Risâle-i Nuru bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.“

***

Siyaset sahasının çok alamet-i farikalı, çok nev-i şahsına münhasır ve çok renkli bir siması olan Necmeddin Erbakan Hoca da nihayet Beka Âlemine uğurlandı. Allah gani gani rahmet eylesin.
Bu meyanda yeniden açılan defterler, farklı yorumlar, gözyaşlarına ve duâlara eşlik etti.
Teşbihte hata olmasın,—merhumun hatırasını da incitmesin ama—“Koyun can derdinde, kasap et derdinde“ atasözünün hâlâ mer’iyette olduğu, bu vesileyle bir kere daha görüldü. Bir hayli hatırat yeniden canlandı, alınması gereken nice dersler, Müceddid’in dersleriyle yol alanların izlerini pekiştirdi, sözlerini bir kere daha ulvileştirdi.
Bu vesileyle bir hatırayı da, müsaadenizle biz hatırlatalım. Yeri geldikçe hatırlanan bu hatıranın hülâsası şöyledir:
Millî Nizam Partisi kurulma aşamasında iken; hayatını dersanelerimize ve derslere vakfeden Zübeyr Ağabey; hizmetin ihlâs, sadâkat ve istikamet çizgisine halel geleceği, nifaka ve ihtilâfa yol açılacağı endişesine kapılır.
Bu husustaki istişarî bir toplantıda, Necmeddin Bey’in bir sözü, yani “Ben şeyhimden izin almadan zaten bu işe girişmem“ sözü Zübeyr Ağabeye aktarılınca, Zübeyr Ağabey dizlerinin üzerine doğrulup, “Ben bundan Üstâdıma sadâkat dersini aldım. Şimdi Üstâdıma bin kat daha fazla bağlandım.“
Dikkat buyurun, başka bir mevzuda değil, siyasî ve içtimaî bir meselenin istişaresinde, “Üstâd’a sadakat,“ hem de Zübeyr Ağabeyin ağzından deklare ediliyor.
Bu günlerde, siyasî arenadaki farklı yönelişleri normal bir seyir gibi görüp, neredeyse “eski hal muhal“ hakikatını aslî alanından bu sahaya çekme temayülünde olan bir dostuma, mezkûr hatırayı hatırlattım.
Evet, Risâle-i Nurdaki her mesele gibi, siyasî ve içtimaî izahlara da “son kullanma tarihi“ notu düşülmemiştir.
“Eh canım, siyasete bu zaviyeden bakanlar şimdi ancak yüzde şu kadardır“ diyerek, ilginç bir yüzde oranı vermesine karşılık;
“Yok canım, olur mu, yanılıyorsunuz“ dememizi beklerken,
“İşte asıl o yüzdeyi şimdi tebrik etmek lâzım. Zira bu bir sadâkat örneğidir“ dedik.
Hakikaten ehl-i hamiyet ve ehl-i hizmet olan o kardeşimiz tebessüm etti.

***

Üstâdımızın, merhum Feyzî Ağabeye hitabındaki o dersten yola çıkarak, meselemizle şöyle bir bağ kurabilir miyiz acaba?
Yani birileri gelip deseler ki, “Bize gelin, sizi kısa zamanda mebus, genel müdür ve hatta bakan bile yaparız. Siz oralarda kaldığınız müddetçe, bu saydıklarımızı rüyalarınızda bile göremezsiniz.“
Biz ise, “Onlardan bir menfaat, bir hayır beklemek değil, sadece vatan, millet ve din namına onlara yardımcı ve dost olmak” düsturunu bırakıp, başka bir siyasî adresteki ikbal ve makam dâvetine icabet edersek, her halde Isparta kahramanlarına arkadaş olamayız.
Dersek, yanlış bir teşbih ve tesbitte bulunmuş olmayız.

Image

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Tebrikler muhterem abim…

    sadakatin baska nasil izahi olabilirki. Eger Üstadimizi her konuda Üstad kabul ediyorsak ki öyle, risale-i nurdan aksi bir delil getirilmedigi sürece Üstadimizin gösterdigi istikametten ayrilmamak
    gerekir. Özellikle bu siyasi ve sosyal mevzularin asil sadakat imtihani oldugunu düsünüyorum, zira diger imani mevzulara kim ne diyebiliyorki…

  2. Allah razi olsun. son zamanlarda bu ictimai ve siyasi sadakatsizlik maalesef biz Yeni Asya camiasindada sikca gorulur oldu. Basbakan’in “Beğensenizde beğenmesenizde Bitlisli Said Nursi” sozunu abartip dillerden dusurmeyenler, Namik Kemal Zeybek’in “Bediüzzaman çağın müceddididir” sozunun uzerine sukut gecmeleri nedir acaba?

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*