Şahabeddin Ünlü

Bir ailenin bütün ferdlerinin Nur Talebesi olması nadirattandır. O bahtiyar ailelerden biri de Afyon-Bolvadinli “ÜNLÜ” ailesidir.

Bu ailenin fertleri ile tanışmam, ilk evvel, en küçükleri olan Said Ünlü ile olmuştur. 1970 senesinde Risale-i Nurlar’la müşerref olunca, ilk gittiğimiz dershanelerden birisi, Fevzi Allahverdi Ağabeyin, Dikimevi’ndeki dershanesiydi. Orada ben yaşlarda, sarışın, güler yüzlü bir kardeşimiz dikkatimi çekmişti. Sonradan tanışıp, konuşarak hemhâl olduğumuz Said kardeşin kendisinden büyük olan diğer kardeşleri Mehmed, Ahmed Vehbi, İbrahim, Şahabeddin, Emine Ünlüleri de tanımıştım. Kendilerinin dedeleri de Osmanlı müderrislerinden “Yunus Ahmed Vehbi” Efendi isimli bir zatmış.

Ankara’da bulunduğumuz sıralarda, talebelik zamanı arkadaşımız Said’den başka Ahmed Vehbi Ağabey ve Emine Ablamız zaten Ankara’da ikamet ediyorlardı. Onlarla görüşürdük. Emine Ablamız, daha sonra kadîm ağabeyimiz Ömer Pektaş ile evlenince daha da bir yakın olduk.

İşte o senelerde, Şahabeddin Ağabey de bazen Ankara’ya gelirdi. Orada tanışmıştık. İbrahim Ağabey ise, zaten Bekir Berk Ağabeyden sonra Yeni Asya Gazetemizin avukatlığını yapmıştı. Ailenin bütün fertlerinde gördüğüm ortak hususiyet güler yüzlü, sessiz, hizmette aktif oluşlarıydı.

Şahabeddin Ağabey ile görüşmelerimizde, muhabbetî hava ile sohbetler ederdik. Hani Tarihçe-i hayatta geçen “Bir zaman, Bolvadin Kazasından geçerken, Üstadın geldiğini gören ilk ve orta mekteb talebeleri, bilâ-istisna hepsi mektebin bahçesinden çıkarak arabanın etrafını alıp selâm veriyorlardı; ve lisan-ı halleriyle ‘Hoş geldiniz!’ diyerek tebriklerini ve minnetdarlıklarını takdim ediyorlardı. … Anneleri hep Nur Talebeleri olan Bolvadin mâsumlarının samimî alâkalarının sebebi bu idi. denmektedir.” (T. Hayat, 160) işte, Üstadın peşinden, arabasına yapışarak “Bediüzzaman Dede” diye koşanlardan biri de Şahabeddin Ağabey idi.

Kendisi de Ankara Dil Tarih mezunuymuş. Ama benim cemaate intisabımdan bir iki sene evvel okulu bitirip, edebiyat hocası olarak, hemşehrisi olan Üstadın hizmetkârlarından Bayram Yüksel Ağabeyin tavsiyesi üzerine Emirdağ’a, ilk tayinini yaptırıyor. Orada Üstad Hazretleri’nin kaldığı evde oturmak da nâsib oluyor.

Bir gün, sınıfta yoklama yaparken isim listesini eline alıyor ve şaşırıyor. Elli kişilik sınıfın neredeyse yarısının ismi “Said”. Kendisi anlıyor, ama yine de talebelere soruyor: “Çocuklar, dikkatimi çekti. Niye sınıfta bu kadar çok Said ismi var?” deyince, “Hocam, buraya Bediüzzaman Said Nursî diye büyük bir zat gelmiş, ona herkes hürmet ediyormuş, onun için babalarımız bizim ismimizi ‘Said’ koymuş” şeklinde cevap vemişler.

Emirdağ’dan sonra; Bursa Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi, Eskişehir Millî Eğitim Müdür Muavinliği, Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğretim görevlisi ve Güzel Sanatlar Enstitüsü Genel Sekreterliği vazifelerinde bulunduktan sonra, en son olarak, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğretim görevlisi olarak emekli olmuştu. Bütün kardeşleri gibi, hayatı boyunca gayesi Risale-i Nurlar’la insanların imanlarının kurtulmasına vesile olmuştur.

11 Kasım günü, Ankara’daki yeğeni Abdulvedud kardeşimiz beni arayarak, Şahabeddin Ağabeyin hasta olduğunu söyleyip duâ talebinde bulundu. 12 Kasım Cum’a günü ise İzmir’deki yeğeni Mehmed Zübeyir kardeşin vasıtasıyla Şahabeddin Ağabeyin vefat haberini aldık. Yine, kendisi gibi Bolvadinli olan, Üstadın talebesi Bayram Yüksel Ağabeyin vefat günü olan 17 Kasım’dan bir hafta evvel âhiret âlemine göç eyledi. Allah rahmet eylesin, makamı Cennet olsun. Camiamızın, sevenlerinin ve “ ÜNLÜ “ailesinin başları sağ olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*