Şahs-ı mânevîden kalan miras, mizanda imdadımıza yetişir!

Mîzân (terazi), eşyayı ve bir takım işleri ölçmek için kullanıldığı gibi; hukuk, iyilik ve kötülüğü ölçmek için de mecazen kullanılır.

Kıyametten sonra, Haşir’de iyi ve kötü amellerin tartılıp hesapların görüleceği Mîzan (terazi) haktır ve konulacaktır. Yüce Allah mizan için şöyle buyurur:

“Kıyamet günü adalet terazileri koyacağız. Hiç bir kimseye hiç bir haksızlık yapılmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapılanı ortaya koyarız. Hesab görenler olarak bizler yeteriz”1 Kur’ân-ı Kerim’de beyan edilen vezin ve mîzânın neticesi şudur:

“Âhirette amellerin tartılması için her halde bir mîzân konulacaktır. Mîzânda amellerin tartılması, amel defterlerinin verilmesinden sonra olacaktır. Mîzân ile vezin esnasında, zâlimin hasenesi varsa, alacağı oranında mazluma verilecek: Hasenesi (iyiliği) yoksa, mazlumun günahı olacağı miktarda, zalime verilecektir. Herkesin muhtelif amellerinin tartılmasından sonra kâr ve zarar hesabı hepsinin toplamından çıkarılacaktır.”

Mahşerin o bunaltıcı gününde amellerimiz tartılırken çok az miktar ile karşılaşığımızda dehşet içinde kalırız. Tam bu sırada, Mizan’ın sevap kefesine batmanlarla sevap konduğunu sevinçle müşahede ederiz!

İşte bunlar şahs-ı mânevinin mirasıdır. Risale-i Nur’un oluşturduğu ve bütün Müslümanları kapsayan, ortağı olduğu şahs-ı mânevi amel ve hasenat fabrikası, mütemadiyen sevap üretip gönderiyor Mizanlarımıza.

“Hem, iştirak-i âmâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şakirdine, herbir günde binler halis lisanlarla edilen makbul duaları ve binler ehl-i salâhatin işledikleri âmâl-i salihanın misil sevaplarını kazandırıp, herbir hakikî sadık ve sebatkâr şakirdini amelce binler adam hükmüne getirdiğine delil…”2

Demek ki, şahs-ı mânevi şirketine, “hakiki sadık ve sebatkar talebe” olarak hisse almak gerekir.

Bizim haberimiz ve şuurumuz olmadan “tefekkür, ibadet, zikir, şükür fabrikaları” mütemadiyen üretim yapıp kâr hanemize yazılacaktır.

Ve Mizanda batmanlarla iyi ameller kefesine konacaktır.

Dipnot:
1-Enbiya Suresi, 21/47.
2- Kastamonu Lahikası, s. 88.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*