Şahsı manevi ve önemi

alt“Şahs-ı Manevi” kavram, tespit ve ifadesi, Hz Bediüzzaman’ın İslâm ıstılahına, bu milletin inanç ve kültürüne ve Nur Cemaatine kattığı çok anlamlı, derin manalı ve önemi bir mirastır. İlmi bir ifadedir.

Bu vatan topraklarında bin yıllık hakimiyeti olan din, mukaddesat, tasavvuf ve inancın hakim olduğu bu coğrafyada son müceddid ve peygamber varisi Bediüzzaman Hazretlerinin müthiş bir tespiti, tesisi ve tatbikatıdır. “Şahs-ı Manevî!” hakikati.

“Şahs-ı Manevî!”; manası çok derin, ufku çok geniş bir kavramdır. “Şahs-ı Manevîde”:  manevi şirket, dayanışma, kardeşlik, uhuvvet, yardımlaşma, istiğna, tevekkül, gayret, katılım, paylaşım, güven, huzur, emniyet, hamiyet, fedakârlık, tefekkür, şefkat, merhamet, tevhid gibi çok değerler vardır.

“Şahs-ı manevîye” mensup olan birisi “Şahs-ı Manevi’den maddi ve manevi olarak uzaklaştığı zaman çok büyük boşluğa düşüyor, kayboluyor, ümitsizliğe kapılıyor, benliğine ve özüne ters düşüyor. Daha da tehlikelisi, enaniyet gemisine binip “kutuplaşabiliyor”, “ben” diyor başka bir şey demiyor, bizi” unutuyor!

Çünkü manen istifade edip nemalandığı öz membadan artık fikir heyecan aşk ve şevk alamaz hale gelebiliyor. Can damarları kuruyup büyük bir boşluğa düşebiliyor. Onun için mümkün mertebe “Şahs-ı Maneviden” uzak kalmamak gerekiyor. Cenab-ı Hak hepimizi muhafaza etsin bunun bazı örneklerini yüreğimiz sızlayarak görüyoruz.

Allah korusun, “Şahs-ı Manevî” ile irtibatı azalan veya kaybolan, cemaatten, gazetemiz Yeni Asya’yı okumayan, sokak veya ekranların etki sahasına giriyor. Tamamen kendine dönüyor. Neticede de çok çarpık asla bu cemaatin, yapısına, özüne, meslek ve meşrebine ve hizmet tarzına ve “Şahs-ı Manevîsine” uymayan, Risale-i Nura mutabık olmayan bir çok yanlış fikirlere bulaşıyor. Acı olan o yanlışları savunmaya başlıyor. Sonra da dönüp sizi etkilemeye çalışıyor. Boş bahaneler uydurup kendini avutmaya çalışıyor.

Aslında önce kendine çok yazık ediyor. Sonra da, cemaate, etrafına, ailesine boş olan marifetlerini  aşılamaya kalkıyor. Topluma ve çevresine, millete ümitsizlik, yeis aşılamaya kalkıyor. Tabi bu yanlışlıklar bazen hayat boyu devam ediyor geri dönüşler maalesef çok az oluyor. Bu gibi tehlikelerden kurtulmak için de çok dikkatli olmalı, Risale-i Nurları şahsî olarak okumayı ihmal etmemeli, umumi derslere, mahal derslerine, meşveret ve toplantılara, sosyal faaliyetlere hiç ara vermeden eksiksiz katılınmalıdır.

Çünkü Risale-i Nur bu asrın bütün problemlerine çare üretmiş yazılı bir tarihi belgedir. Bu “Şahs-ı Manevide” şahıs ve “ben” yoktur, “Biz” vardır. Üstad Bediüzzaman kendinden sonra hiçbir kimseyi vekil tayin etmeyerek bize emanet olarak Risale-i Nur külliyatını ve ondaki cihanşümul, evrensel hakikat ve düsturları yazılı metin olarak bırakmıştır.

Şuurlu bir mü’min ve Müslüman için, doğru kaynak, yol haritası, pusula, Kur’anî ve Sünnetî hakikatlerin bu asra tatbikini gösteren bu prensiplerdedir. Kafa, kalp, his, hafıza, dimağ ve ruhtaki manevi harita ve pusula Risale-i Nurdaki bu hakikatler olursa ve bunlar Şahs-ı Manevî ile örtüşürse ahiret zahiresi büyük ölçüde ambarda demektir. Dünyevî noktada da sıkıntılar asgariye iner inşallah.

Bu muhteşem kudsî şirket yapısı içersinde bizler, hep birlikte; samimi, kardeşçe; düşünce, fikir, plan, proje, hedef ve amaçlarımızı manevî cihad olan, tamir, irşad ve müspet harekete yönlendirebilirsek bu güzel vatanda ve alemi İslâmda bahar çiçeklerinin açmasına vesile olabiliriz inşallah.

İhlâs, samimiyet, aşk ve şevkle oturup, başbaşa, kafa kafaya verip bu Mucizevî Kur’an tefsiri Nurları okuyup, mütalaa edip müzakere edecek ortamları hazırlayıp tatbikatına geçersek o zaman doğru ve semeradar yolu bulmuş oluruz.

Değilse, başkalarına özenip, cazibesine kanıp, hele de hiç bizim kudsî değerlerimizle alâkadar olmayan, dünyevi ve siyasî emelleri için manevî duyguları alenî istismar edip araç haline getiren ve onları bu güdümle uzaktan kumanda idare edenlerin menfur emellerine alet olursak, bu işin dünya ahiret vebali büyük olur. Özellikle çok alenî hale gelen; “Siyasal İslam” taraftarlarının İslâmla çelişen ve kudsî davayı istismar edip, gölgeleyen fikir ve icraatlarına bilerek veya bilmeyerek katkıda bulunmak, savunmaya, desteklemeye veya kabullenmeye kalmak bunu yapanlar için gerçekten çok ağır ve büyük vebaldir.

Cenab-ı Hak hepimizi bu yanlışlıklardan muhafaza etsin ve rızasından, istikametten ayırmasın. Hep birlikte samimi olarak bu çizgide kalmaya dua edelim, birlik olalım, kardeşliğimizi pekiştirelim. “Şahs-ı Manevîmize”,  davamıza, cemaatimize, gazetemize, yayınlarımıza, meşveretlerimize sahip çıkalım boş sözlerle dışardan gelen algı operasyonlarıyla uğraşmayalım.

Risalei Nur Külliyatını daha fazla, daha dikkatle, daha kendimizi vererek okuyup, okutup, anlayıp, anlatarak, davet ve tebliğ hizmetlerimize aciz nefislerimizden başlayıp yaygınlaştırarak devam edelim inşallah. (Amin)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*