Şahs-ı mânevînin meyvesi olan hizmetler

Yıllarca kimliğini taşımakla şeref duyduğum Yeni Asya camiası adı altında geçmişte yapılmış ve hâlen yapılmakta olan, ileride de yapılması planlanan, şahs-ı manevinin eseri olan hizmetleri paylaşmak istiyorum bu yazımda sizlerle.

Değerlendirmek ve sonuca varmak için “artıları ve eksileri” yan yana koyduğum zaman; eksiler de muhakkak var, ama Allah’a binler şükür ki “artılar” çok daha fazla. Bize lâzım olan da bu zaten aslında. Birlikte bir muhasebe yapalım.
Geçmişte neler yaptık? Mevcut durumda şimdi neler yapıyoruz? İlerisi için neler yapabiliriz?
Bazı tecrübe ve fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Yeni Asya meslek ve meşrebi adı altında “geçmişte” neler yapıldı?
Bir tahdis-i nimet ve şükre vesile olması dileğiyle düşünecek olursak:

Bediüzzaman’ın o engin, fevkalâde, orijinal, harika, eşsiz, ezber bozan, muhteşem fikirlerinin neşir yoluyla insanlığa ulaşması için bu isim ve alâmet-ı farika altında, “Neşriyat” adı altında hep birlikte Nurların naşir-i efkârı için “İttihad” diye haftalık bir gazete çıkardık.

Sonra bunu, kıyamete kadar devam etmesini umduğum ve yürekten temenni ettiğim “Yeni Asya” meşalesine ve sevdasına dönüştürdük.

Günlük Yeni Asya gazetesinin yanında; genç ve sade ruhların bozulmaması için “Can Kardeş”, kabiliyetli genç yetenekler için ”Genç Yaklaşım”, şefkat kahramanı bayanlar için “Bizim Aile”, akademisyenlere ve kalem erbabına “Köprü” dergisini yayınlayarak toplumun bütün sınıf ve kesimlerine ulaşmayı ve Risâle-i Nur eksenli hizmet vermeyi bir vazife addederek faaliyete geçirdik.

“İlim Teknik Serisi” ile bütün topluma açıldık ve bu sevdayı millete mal ettik.

“İnanç ve Namaz” ile başlayan “video” serisiyle teknolojiyi dinde kullanan belki de ilk camia olma özelliğini, ayrıcalığını ve öncülüğünü yaptık.
Yasakçı zihniyete, diktatörlüğe, haksızlığa, zulme, keyfîliğe, kanunsuzluğa karşı; seminer, panel, konferans, sempozyumlarla salonlara taşınıp; müsbeti, adaleti, hürriyeti, demokrasiyi, insan haklarını, elimizden gasp edilen din ve vicdan hürriyetinin öz hakkımız olduğunu deklare ettik.
“Okuma”nın bir suç olmadığını, kitaba olan bağlılığımızı, şahsî değil “kitabî” olan sistemin, prensiplerin, düsturların, kaidelerin, esasların önceliğini ve hâkim olmasını nazarlara verdik.

“Sahibüzzaman, Fatinü’l-Asr, Seyda…” namlı Bediüzzaman’ın İslâm âlemine ve insanlığa Kur’ân derslerinden çıkardığı şu muhteşem vecize olan; “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır.” gerçeği doğrultusunda, insanlığın sosyal problemlerinin tek çözüm yolu olan “meşveret” sistemini Risâle-i Nur’dan düsturlar hâlinde çıkarıp sistemleştirerek bütün faaliyet ve hizmetlerimizde tatbikata koyduk.

Peki şu anda neler yapıyoruz?

Bütün bu yukarıdaki süreli yayınların yanına Risâle-i Nur Enstitüsü’nü, YUHİB’i, ICBA’yı, Bizim Radyo’yu, www.sentezhaber’i, www.Euronur, www.saidnursi.de, www.yeniasya.usa, www.nurfoundation.com gibi kendi camiamıza ait web sitelerini de koyarak, her alanda yayın hizmetlerini devam ettirmekteyiz elhamdülillâh.   

Din ve vicdan hürriyeti başta olmak üzere insan haklarına saygılı, hür ve tam demokrat bir toplum yapısı ve siyaset anlayışının sivil ve hür bir anayasa marifetiyle, kanunlarla tatbik sahasına konulması için üzerimize düşen görevi yerine getirmeye devam ediyoruz.

Başörtüsü zulmüne ve diğer zulümlere karşı, insan hakları, hür düşünce, gerçek manada tarafsız bir adalet anlayışının hâkim olması için yapılan yayınları aralıksız devam ettirmekteyiz.

Geçen yıl, Suriye’nin başşehri Şam’da yaptığımız ilk resmî yurt dışı sempozyum çalışmasıyla hem Üstadımıza bir vefa borcumuzu ödedik, hem de tarihî bir gerçeğin orijinal mekânında bir duâ ve temennî olarak büyük bir organizasyon ve hizmeti gerçekleştirdik elhamdülillah.
Peki, ileriye dönük neler yapıyoruz?

Yeni Asya, okuyucularına 2012 yılında, Hayatü’s-Sahabe başta olmak üzere temel dinî eserler vermeyi gündemine aldı.
Ulusal TV’lere çıkacak reklâm kuşağıyla anlaşma sağlandı.
Dünyanın en çok konuşulan dört ana diline Risâle-i Nur’u tercüme etme çalışmalarımız İngilizce’den başladı.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde tesis ettiğimiz ve bundan sonra edeceğimiz dershane, vakıf, temsilcilik, büro… vb. müesseseler başta olmak üzere daha bir çok faaliyetlerin planlamaları devam etmektedir.

Nur / The Light Dergisi 37 yıl aradan sonra yeniden aylık olarak, şimdilik iki dilde yayın hayatına başladı. İleride eleman, maddî kaynak, personel, yazar, abone isteği… vb. imkân ve şartlar dikkate alınarak, hem sayfa sayısı, hem muhtevası, hem de yayın yaptığı dil sayısı arttırılması planlanmaktadır.

Şartları ve alt yapısı uygun olan ülkelerde Yeni Asya International şimdilik haftalık veya aylık olarak çıkacaktır. Canlı yayın alanında ise, internet radyoculuğu ve TV’si programlarının bir kısmı başlamıştır. Genişleyerek devam ettirilecektir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bütün yukarıda zikrettiğimiz bu çalışma ve faaliyetlerin hepsi Yeni Asya camiasının “şahs-ı manevîsi”nin meyvesidir. Bu şahsî bir başarı ve faaliyet değildir. Elde edilen ortak değer, mevcut “şahs-ı manevî”ye aittir.

Bu uzun zaman dilimi içerisinde, bu kadar şükür vesilesi hizmetin yanında,—insan olmamız sebebiyle—elbette küçük-büyük bazı hataların yapılmış olması da normaldir. Nur Talebesine yakışan tavır; ”hasenat-seyyiât” dengesinin muhafaza edilmesi, doğru yorumlanması ve kabullenilmesi hadisesidir. Yoksa ufak hataları haksızca büyütüp menfîliklerde kullanılması değildir.

Şu ana kadar icra edilmiş olan bütün bu güzel faaliyetlere ve neticelere gölge düşürebilecek bazı önemli hususlara da dikkat çekmek istiyorum. Nedir onlar derseniz?

Bunları da ikiye ayırmak lâzım diye düşünüyorum. Birincisi; şahsa ve kendimize yönelik iç kaynaklı olanlar. İkincisi ise, dış kaynaklı olanlar.

Dış kaynaklı olanları: Çevre baskısı, dünyevîleşme hastalığı, asrın dehşeti, sosyal hayatı karmaşık, zor ve gayesiz hâle getirme oyunları, Üstadımızın en fazla üzerinde durduğu tahribatçı “zındıka komitesinin” her alanda devam eden oyun ve tuzakları, asıl mihveri ve özü kaybetme, güdümlü hâle getirme tuzakları… En etkili ve tehlikeli olanı da; maalesef bizim dışımızdaki ‘siyaset arenasında’ yapılan ve tamamen dış kaynaklı olan, ince hesap, plân ve menfaate dayalı hareketlerin iç bünyede meydana getirdiği sarsılma ve savrulmalar…

Şahsa ve kendimize yönelik iç kaynaklı olanlar ise: Rahatlığa meyil, görenek belâsı, okumaya karşı olan zaaf, evlâtlarımız üzerinde “aile eğitimine” eğilemememiz, bazılarımızdaki hissin öne çıkması yüzünden henüz “müsbet” anlayış ve “meşrûluğun” bazı noktalarda tam kıvamında kullanılamayışından meydana gelen zaaf.

Bütün bu noktalar nazara alındığında genel anlamda, şahs-ı manevinin bir neticesi olarak büyük ölçüde hayırlı, müsbet, sevaplı, iyi, faydalı hizmetler hâsıl olduğu tarihin şehadetindedir. Hata ve kusurlarımız için Allah’a sığınırız. Ama asla kendi içimizde kırıcı ve tahrip edici tenkit ve zanlara tenezzül etmemeliyiz. Artılara ve güzele tâlibiz. İrademiz dâhilinde ve dışındaki menfîliklere karşı kulaklarımızı tıkayıp “hizmete” devam diyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*