Said Nursî gizli bırakılmış hazine

Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru: “Said Nursî, Bitlis’ten dünyaya uzanan diriltici bir nefes. İslamiyeti insaniyet-i kübra olarak takdim eden bir âlim, bir dava adamı ve müceddit. Anlaşılması, tartışılması ve istifade edilmesi gereken, gizli bırakılmış bir hazine.”

Said Nursî gizli bırakılmış bir hazine

Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru, yapılacak olan sempozyum ile amaçlarının dijital müze oluşturarak Said Nursî’nin hayatını ortaya koyacak projeleri üretmek olduğunu söyledi. Sempozyum kapsamında Vakıf ve Risale akademileri ile bir protokol imzaladıklarını belirten Prof. Dr. Mahmut Doğru, “Protokol imzaladığımız Vakıf ve Risale akademileri yetkilileriyle birlikte 8-12 Mayıs tarihleri arasında Said Nursî günleri etkinliğini gerçekleştireceğiz. Bediüzzaman’ı uluslararası alanda tanımak istiyoruz.” diye konuştu.

“Bazı değerler kendi zamanlarında fark edilmez. Bazı değerler kendi mekanlarında yabancılaştırılır. Bazı değerler, ‘dışarıdakilerin’ takdir ve tahsinleri üzerine fark edilir hâle gelir” diyen Rektör Doğru şöyle konuştu: “Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine uzanan modernleşme sürecini, bin yıllık arka planıyla birlikte ele alıp değerlendiren ve İslâmî köklerden yola çıkıp küresel çıkarımlara ulaşan Said Nursî, Türkiye toplumunun böyle bir değeridir. Sadece siyasi değil toplumsal anlamda da cumhuriyetçi olan, ortaya koyduğu müsbet hareket yaklaşımıyla küresel barış ve çoğulculuğa İslâmî referanslı küresel bir temel sunan, modernleşme sürecinin pozitivist öğreti ve pratik tarafından yabancılaşmaya mahkum ettiği Türkiye toplumunun kadim referanslarını tevhid ekseninde yeniden inşa eden Said Nursî, Bitlis’ten dünyaya uzanan diriltici bir nefestir.

Hayatında korkuya yer olmayan, ümera kapısına fikirlerini sunmak dışında hiç uğramayan, ilmin izzetini her şeyin üstünde tutarken, Kur’ân’ın bir nüktesinin anlaşılmasına hayatından daha fazla değer atfeden, “fikre tevhid, hayata istikamet veren”, İslâmiyeti insaniyet-i kübra olarak takdim eden, bir alim, bir arif, bir dava adamı ve müceddit olarak Said Nursî, Türkiye’nin evrensele uzanan kapısı olan üniversitelerde anlaşılması, tartışılması ve istifade edilmesi gereken, gizli bırakılmış bir hazinedir. Çocuklar, kadınlar, hastalar, musibetzedeler, yaşlılar, mahpuslar, yetimler, garipler ve savaşzedeleri engin bir şefkatle kucaklayıp onlar için gözyaşı döken ama zalime asla boyun eğmeyen, insanlık barışı için en küçük bir zulme bile, taraf olmak şöyle dursun yanına bile yaklaşmayan, dünyanın malına, şanına ve makamına en küçük bir tamah göstermeyen Said Nursî’nin hayatının şifreleri yazdığı Risâle-i Nur Külliyatında mündemiçtir.”

“O, ANCAK RİSALE-İ NUR’LA ANLAŞILABİLİR”

Said Nursî’nin hayatının ancak Risale-i Nur’la anlaşılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Mahmut Doğru, “Risale-i Nur kemal düzeyindeki pratiğini Said Nursî’nin hayatı üzerinden gösterir. Said Nursî hakikat yolculuğunda kendisine yansıyanı kemaliyle gösteren şeffaf bir aynadır. Yeni Cumhuriyetin sağlam temeller üzerine kurulması gerektiğini kuruluş sürecinde hatırlatan Said Nursî, eğitim eksikliği, ekonomik gerilik ve çatışmacı kültürü yerel ve küresel ölçekte mücadele edilmesi gereken alanlar olarak tanımlarken, din-bilim ikilemini ‘mana-yı harfi’ kavramlaştırması ile çözümlemiştir. Hâlâ tazammunları teşrih edilmeyi bekleyen Medreset-üz Zehra tasavvuru bir ittihad ve uhuvvet ekseni olarak anlaşılmayı bekliyor. Kur’ân’ın tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet üzerinde temerküz eden mesajını, Ene risalesinde ortaya koyduğu epistemoloji ile modernizmin dun saldırılarından beri kılan Said Nursî’nin fikriyatı, ilim ehlinin munsif ve müdakkik nazarlarında makes bulmayı bekliyor” şeklinde konuştu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*