Said Nursî ve M. Kemal

Bugüne kadar Tarihçe-i Hayat ve Mesnevî-i Nuriye gibi temel eserlerinde defaatle okuduğumuz metnin M. Kemal’e yazılan bir mektup olduğu şeklinde bir iddia ortaya atıldı.
Daha önce Hür Adam filmine savcılık tarafından soruşturma açıldığını haberleştirmiş olan Habertürk gazetesi bu iddiayı “Said-i Nursî’nin Atatürk’e 88 yıllık mektubu: İslâm kahramanı Paşa Hazretlerine” manşetiyle âleme ilân etti.

Buna göre, mektubun orijinali Çankaya Köşkü Arşivinde muhafaza ediliyormuş. Ve nedense! yıllarca saklandıktan sonra şimdi ortaya çıkarılmış.
(O arşivle doğrudan ilgili bir kaynağın söz konusu “belge”yi kuşkuyla karşıladığını da kaydedelim.)

Gazetenin sunum şekline bakıldığında, meselenin arkaplanını bilmeyenler, Bediüzzaman’ın M. Kemal’e övgüler düzdüğünü düşünebilirler.
Ki, bu “övgüler düzme” ifadesi, gazetenin ilk sayfadaki manşet spotlarında aynen yer almakta.
Peki, böyle birşey mümkün mü ve vaki mi?

Dediğimiz gibi, on maddeden oluşan metin, risalelerde yıllardan beri yayınlanıyor. Niçin ve kime hitaben yazıldığı konusunda ise, Üstadın tasdikinden geçen Tarihçe’de şu bilgi veriliyor:
“Meclis-i Meb’usanda (Birinci Mecliste) dine karşı gördüğü lâkaytlık ve garplılaşmak bahanesi altında Türk milletinin mefahir-i tarihiyesi (tarihî iftihar vesileleri) olan şeair-i İslâmiyeden bir soğukluk gördüğü için, meb’usların ibadete, bilhassa namaza müdavim olmalarının (devam etmelerinin) lüzum ve ehemmiyetine dair bir beyanname neşreder ve meb’uslara dağıtır; Kâzım Karabekir Paşa da M. Kemal’e okur.” (s. 218-9)
Sonrası, yine Tarihçe’de şöyle anlatılıyor:

“Bu parça meb’uslara ve umum kumandanlara ve ulemalara okutturulmakla, reisle şiddetli bir münakaşaya sebebiyet verir. Bir gün Divan-ı Riyasette (Başkanlık Divanında), elli-altmış meb’us içinde karşılıklı fikir teatisinde, M. Kemal Paşa, ‘Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz’ der.
“Bu söz üzerine Bediüzzaman, birkaç mâkul cevabı verdikten sonra, şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak, ‘Paşa, Paşa! İslâmiyette imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur (reddedilip dışlanmıştır)’ der. Fakat Paşa tarziye verir (özür diler), ilişemez.” (a.g.e., s. 226)
Söz konusu kaynaklarda “mektup” değil, “beyanname” olarak zikredilen metnin başındaki hitapta adres ve muhatap “Ey mücahidîn-i İslâm ve ey ehl-i hallü akd” ibaresiyle milletvekilleri başta olmak üzere devrin bütün idarecileri olarak gösterilirken, üzerindeki tarih 19 Ocak 1923.

Habertürk’ün doğruluğu kendisinden menkul “belge”sinde gösterilen ise farklı: 23 Kasım 1922.
Peki, Said Nursî, o beyannameyi önce mektup şeklinde M. Kemal’e verip ardından milletvekillerine seslenen bir metin haline getirerek dağıtmış olabilir mi? Kuvvetli delillerle ispata muhtaç olan böyle bir ihtimal yeni hususları akla getirir.
“M. Kemal’e yazılan mektupla istenen netice alınamamış ki, aynı metin daha sonra bütün milletvekillerine ve kumandanlara dağıtılmış; Karabekir tarafından M. Kemal’e okunmuş; onun bu kadar kızmasının bir sebebi de gizli kalmasını istediği mektubun bu kadar yayılması imiş” gibi…

Mektubun önce ona yazıldığını farz etsek dahi, M. Kemal’in bütün Müslümanlar tarafından “İslâm kahramanı” olarak görüldüğü ve gerçek niyetlerini henüz açığa vurmadığı bir dönemde kullanılması gayet normal olan nezaket cümlelerini “övgüler düzmek” olarak takdim eden bir sunum, düne kadar özellikle “Atatürk düşmanı” olmakla suçlanan Bediüzzaman’ı da, “dindar Atatürk” imajı için istismar etme aşamasına geçildiğinin yeni bir tezahürü olarak görülmeli.
Oysa Said Nursî’nin, M. Kemal’le bizzat görüşmelerinde yaptığı teşhislerle vardığı kanaatlerin külliyattaki kayıtları tam tersini gösteriyor.

Bunlar varken, ikisini barıştırmaya kimse heveslenmesin ve boşuna uğraşmasın; başaramaz. 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*