Said Nursî’nin hatıralarına sahip çıkıyoruz

alt

Van Valisi Münir Karaloğlu, Said Nursî’nin şehirdeki hatıralarına sahip çıktıklarını belirterek, Nur talebelerine, dikkatlerini Van’a da çevirmeleri çağrısı yaptı.

Van Valisi Münir Karaloğlu: Said Nursî’nin hatıralarına sahip çıkıyoruz

Çözüm sürecine katkı sunmak amacıyla “Kitapla barış” sloganı adı altında tertiplenen 1. Van Kitap Fuarının açılışına Van Valiliğinin dÂvetlisi olarak katıldık. Açılış sonrası Van Yeni Asya Temsilcimiz Ahmet Yaprak Ağabeyle birlikte makamında görüştüğümüz Vali Münir Karaloğlu ile hem fuarı değerlendirdik, hem de Van’ın tarihî ve turistik dokusunu konuştuk. 8 Haziran tarihinde okutulacak Bediüzzaman Mevlidine davet edip, Van’ın Said NursÎ’nin hayatındaki önemine değindiğimiz Söyleşide Vali Münir Karaloğlu, Said NursÎ’nin şehirdeki hatıralarına sahip çıktıklarını belirtti. Vali Karaloğlu, Risale-i Nur talebelerinin Barla’yı, Emirdağ’ı, Afyon’u önemsedikleri kadar Van’a  aynı ilgiyi göstermediklerinden de yakındı. Nur talebelerinin dikkatlerini Van’a çevirmeye çağıran Vali KaraLoğlu ile yaptığımız “renkli” sohbeti sunuyoruz.

“Kitapla barış” sloganlı fuarın sizce çözüm sürecine nasıl bir katkısı olacak?

Bölgede yapılacak tüm kültürel, sosyal etkinliklerin tamamının sürece pozitif katkısı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bölgenin normalleştiğini insanlarımıza kabul ettirmemiz lâzım. “Bölgede artık hayat normalleşti. Artık bu kentte de fuarlar olabiliyor. Bu kentte de kültürel ve sanatsal aktiviteler olabiliyor. Bu kentte de eğlenceye yönelik ya da sportif etkinlikler olabiliyor” noktasına vatandaşımızı anlayış olarak taşımamız lâzım. Yoksa otuz senedir yaşanan bir atmosferden “Tamam kardeşim biz bu işi bitirdik siz de normal hayatınıza dönün” diyerek bu işler olmaz.

Kenti yöneten insanların, yöneticilerin kentin kültürel hayatına katacağı şeyler var. İnsanların normalleşmesi için yapacağı şeyler var. Kitap fuarı da o düşünceyle açıldı. Gerçi biz bunu daha önce de, bu süreçten önce de yapmayı planlamıştık. Ama deprem filân oldu, gecikti, ama süreçle beraber tam üst üste gelmiş oldu. Sürecin de etkisiyle belki “kitapla barış” dedik. Kitapla barış derken fuarın açılış konuşmasında ifade ettiğim gibi iki şey kastettik. Bir toplumu yeniden kitapla buluşturmak. Gençliğimizi yeniden kitapla buluşturmak, yeniden okur yazar hale getirmek. İkincisi de, temelinde kitap olan bir barış atmosferi tesis etmek. Çünkü temeline kitabı koymazsak, başlattığımız süreçler de çok uzun ömürlü olmayabilir. Yani sürecin uzun ömürlü olabilmesi ve eski olumsuzlukların geri dönmemesi için bu işin temelinde kitabın olması gerekir. Fuar da güzel başladı. İnşallah hem şehrin kültürel hayatına, hem de bu sürece olumlu katkı sunar, diye de temenni ediyorum.

Van’ın da çok yakından tanıdığı bir isim olan Bediüzzaman’ın bu noktada teşhis ettiği üç hastalık var. Üç hastalığa da sunduğu üç çare var: San’at, marifet, ittifak. Siz bu reçetenin uygulamasını bir mânâda kitap fuarıyla başlatmış oluyorsunuz. Van ve Vanlıyı da buna hazır gördük… Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halk bu tür etkinliklere susamış. Burada halkın geneli yaşadığımız olumsuzlukları içerisinde değildi, olmadı. Halkın ekseriyeti vatanına milletine bağlı, muhafazakâr, kendi işinde gücünde insanlardı zaten. Bunlar işin problem kısmını yaşıyorlardı. Şimdi vatandaş problem kısmından kurtulunca onlar da rahatlamış oldu. Ve kitap fuarına ilgi yoğun, inşallah böyle devam eder. Önemli olan vatandaşın sahip çıkması. Siz idareci olarak yaparsınız da vatandaş sahip çıkmazsa bu işin devamı zor olur. Kentin, kentte yaşayan vatandaşın, kamuoyunun bu kitap fuarına sahip çıkmasını önemsiyoruz. Bugün de Van halkı bunu gösterdi, teşekkür ediyoruz kendilerine.

Açılış konuşmalarında karşılıklı polemikler yaşandı. Bunu bir tarafa bırakırsak fuara her kesimden katkı geldi mi?

Tabiî kitap fuarını valilik tek başına düzenlemiyor. Belediyesi var, üniversitemiz var. Ticaret ve sanayi odamız var, dışardan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi var ve İstanbul Beyoğlu’ndan Kültür Kenti Vakfı var. Herkesin, her kurumun buna katkısı var. Herkes kendi üzerine düşeni yapıyor. Yapmaya da devam edecektir, diye temenni ediyorum. Bahsettiğiniz olumsuzluklara gelince, tabiî süreç içerisinde yaşanmış şeyler var. Bunları hemen bitirip normalleşemiyoruz. Bunlara normalleşme sancıları diye bakıyoruz. Çok da büyütmüyoruz, işimize bakıyoruz. Biz halka hizmet etmeye kendimizi adamış insanlarız. Onun ötesinde söylenenler bizi çok da fazla ilgilendirmiyor.

Uzaktan izlediğimiz kadarıyla, yaşanan büyük depreme rağmen, Van’ın çehresini maddî-manevî olarak çok değiştirdiniz. Hem devlet-millet kaynaşması noktasında, hem de tarihî eserlerin hayat bulması konusunda önemli gelişmeler var. Meselâ restore edilmekte olan Nurşin Camii ve Horhor Medresesi bunlardan bazıları. Bu konuda neler söylemek isterseniz?

Van, tarihî ve kültürel değerleriyle Türkiye’nin en zengin yerlerinden bir tanesi. Maalesef, bu süreçten önceki dönem içerisinde tarihî ve kültürel dokuya çok fazla sahip çıkılmamış. Ben 4 yıldır Van valisiyim. Dört yıldır Van’daki tarihî dokunun yeniden ayağa kaldırılması, kültürel değerlerin yeniden hayat bulması için ciddî mücadelemiz var. Bu mücadele çerçevesinde özellikle Van kalesinin, eski Van şehrinin ayağa kalkması, oranın yeniden yaşanılan bir mekâna dönüştürülmesiyle ilgili çok ciddî kaynaklar harcadık, çok ciddî emekler verdik. Van dediğiniz eski Van şehridir. Şu anda bizim Van şehrinin kurulduğu alanın mazisi 100 yıldır. Ama bu şehrin 7000 yıllık bir tarihi var ve bu 7000 yıllık tarih Van Kalesi ve etrafındadır. Biz orayı görmezlikten gelemeyiz.

İşte o eski Van şehrindeki en önemli yapılardan bir tanesi, Said Nursî Hazretlerinin de hayatının belli bir müddetini geçirdiği, öğrenci okuttuğu müderrislik yaptığı Horhor Camii ve medresesidir. Sadece o mu? Hayır, orada Hüsrev Paşa Camii, Kaya Çelebi Camii, Abbas Ağa, Kızıl Minareli Camii, Ulu Cami, hepsi ile ilgileniyoruz. Ama bu sene inşallah restorasyonu hızla devam eden Horhor Camiini bitirip Ramazan’da orada teravih kılalım, diye bir amacımız var. İnşallah yetişir, diye temenni ediyoruz. Hem bu kentin geçmişinde önemli bir mekândır. Hem de Said Nursî Hazretlerinin hayatının da önemli bir mekânıdır. Semboldür. Eserlerinde çokça zikrettiği bir yerdir, oradan geleceğe mesaj verdiği ve sorumluluk yüklediği de bir mekândır orası. O bakımdan önemsiyoruz. Daha önce Van Kalesinin zirvesindeki Süleyman Han Camiini 2010 yılında bitirmiş ve ibadete açmıştık. Said Nursî’nin, Süleyman Han Camiinde kaldığı da bilinir. Gecesini orada geçirip sabah namazına aşağıya inip Horhor Çeşmesinde abdest aldığı bilinir. Norşin Camii de depremde camii ve minaresi hasar alan mekânlardan bir tanesi idi. Şimdi yanına yeni bir cami inşa ettik. Ama eski camiyi de Said Nursî Hazretlerinin hatırasına binaen yıkmadık. O binanın depremde zarar gören çatı kısmı alındı. İçerisi tamamen ahşapla donatıldı. Orası bir sohbet, konferans, belki dinî ibadetlerin yapılabileceği, bir mekâna dönüştürüldü. Herkesin rahatlıkla gelip kullanabileceği, dersler yapabileceği bir mekâna dönüştürüldü. Şimdi minaresine başka bir format veriliyor. Eski minare saat kulesine dönüştürülüyor. Bina taşla kaplandı, güzel bir mekân oldu. Orası kültür merkezi gibi kullanılacak. Buluşma noktası gibi kullanılacak. Bunlar yeni dönemin işaretleri. Yukarı Norşin Camiinin de yeni kısmı bitti, inşallah onu da Ramazan’ın ilk günüyle beraber ibadete açacağız. Yani hem Yeni Norşin Camii, hem de eskisine yeni fonksiyon vererek hayata devam etmesi çalışmalarını tamamlayacağız.

Bir de Akdamar Adası ve kilisesi var. Burasının Hıristiyan dünyası için sembolik önemi biliniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Akdamar Adası ve kilisesinin restorasyonu benden önce yapılmıştı. 2007 yılında restorasyon yapılmış ve bitmişti. Ama ibadete açılması bizim zamanımızda gerçekleşti. Akdamar Adası ve kilisesi özellikle Ermeni Hıristiyanlar için önemli bir merkez. İşte nasıl, Van Kalesindeki Süleyman Han Camii 1915 yılında tahrip olmuş ve kapanmışsa o olaylar, o savaş ortamında Akdamar Adasındaki kilise de o tarihten beri kullanılmıyor. 2007’de restorasyonu tamamlandıktan sonra 2010 yılında İstanbul Ermeni Patrikhanesinin talebiyle, senede bir gün, Eylül ayının ikinci günü orada ibadet yapma izni verdik. Ve onlar geliyorlar, dışardan da misafirleri geliyor.

Tabiî Akdamar Adası ve kilisesi sembolik bir yapı. Hem kentimizin tanıtımında, hem de turizmin gelişmesinde önemli bir nokta bizim için. Ermeni vatandaşlarımız açısından da inanç bakımından önemli bir yer. Onların hacı sayıldıkları üç beş kiliseden bir tanesi olduğunu kendileri ifade ediyorlar. O vatandaşlarımızın da kendi inançlarına gelip orada ibadet etmeleri bizi  memnun ediyor.

Teşekkür ediyoruz sayın valim.

Ben de teşekkür ederim. İnşallah hayırlara vesile olur.

Münir Karaloğlu kimdir?

1964 yılında Rize Çayeli Kaptanpaşa’da doğan Karaloğlu, ilkokulu Kaptanpaşa’da, ortaokul ve lise tahsilini Rize İmam Hatip Lisesinde tamamladı. 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Buradan 1989 yılında mezun olan Karaloğlu, avukatlık stajının ardından 1990 yılında kaymakam adayı olarak mesleğe başladı. Karaloğlu, adaylık sırasında 8 ay İngiltere’de eğitim aldı. Karakeçili Kaymakam vekilliği, Harran, Çekerek, Reşadiye Kaymakamlıkları, Kırklareli Vali Yardımcılığı, İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, (başbakan danışmanı) Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği yapmıştır.

11 Haziran 2009 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile Van İline Vali olarak atanmıştır. Evli ve 2 çocuk babasıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*