Said Nursî’ye göre demokratlık

Bediüzzaman’a göre demokratlık nedir? Özellikle Nur camiasında çoktandır cevabı aranan bir sual bu. Devamında, “Said Nursî’nin desteklediği ahrar manası günümüz siyasetinde hakkıyla temsil ediliyor mu ve demokratlar bugün hangi kadrolara tekabül ediyor?” gibi sualler de cevap bekliyor. Ama öncelikle cevap bulması gereken soru, ilki. Demokratlık ne, ölçü ve kriterleri neler?

Bediüzzaman’ın, İkinci Meşrutiyet günlerinden itibaren kaleme aldığı metinlerde, bu suallerin cevabına ışık tutan önemli tahliller var.

Bunları tarayıp bir araya getirdiğimiz zaman ortaya çıkan sonuç, demokratlıktan neyi anlamamız gerektiğinin ana çerçevesini sunuyor.

Meselâ Said Nursî’nin, sonradan cumhuriyet ve demokrat ifadelerinin muadili ve karşılığı olarak güncellediği meşrutiyeti tanımlarken altını çizdiği adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet kavramları, demokratlığın üzerine bina edileceği üç temel esası oluşturuyor.

Bu bağlamda önceliği adalete vermesi manidar. Çünkü mülkün, yani devletin, dolayısıyla toplumun temeli adalet. Onun için Said Nursî demokratlığı önce adalet esasına dayandırıyor.

Ve hayatı boyunca zulme, haksız ve adaletsiz uygulamalara karşı ortaya koyduğu kesin, kararlı ve tavizsiz duruş, onun mücadelesinin çok önemli bir boyutu olarak karşımıza çıkıyor.

Aynı şekilde, adaleti tecellî ettirmekle görevli mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olması, hiçbir cereyana tâbi ve alet olmaması, kararlara şahsî düşünce ve duyguların karıştırılmaması gibi hususlardaki vurgulu uyarıları da.

Keza eserlerinde ısrarla ve defalarca dikkat çektiği konulardan birinin, modern ceza hukukunda “suç ve cezanın şahsîliği” olarak ifade edilen temel prensibin Kur’an’daki karşılığı olarak niteleyebileceğimiz “Birinin hatasıyla başkası mes’ul olmaz” düsturu olması da önemli.

Bu çerçevede, adaletle ilgili olarak daha birçok hassas konuya da vurgu yapıyor Said Nursî.

Sadece muhbir jurnallerine dayandırılan kararlarla adaletin sağlanamayacağı ikazından, intikamcı-misillemeci anlayışların ve bazılarını imtiyazlı kılan ayrıcalıkların reddine kadar…

“Kanunda inhisar-ı kuvvet” prensibi de, kanun hakimiyeti, genel kuralların istisnasız herkes için bağlayıcılığı ve hukukun üstünlüğü gibi temel kaideleri içine alan geniş muhtevası ile, demokratlığın adalet temelini tamamlıyor.

İşleyişin tek kişinin görüşüne değil, ortak aklın ürünü olan kararlara dayalı olarak yürütülmesini öngören meşveret esası da demokratlık için vazgeçilmez önem ve değere sahip.

Bunların yanında hürriyet, ahlâk, hizmet, eğitim, ilim… gibi diğer başlıklar da mevcut.

Nasipse, fırsat buldukça tek tek ele alacağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*