EURONUR ÖZEL

Saklı İman, Peygamber Hayatı Kurtardı

İman ve İmtihan: Hakikatin Uğruna Verilen Mücadele

Peygamber
Firavun, kol ve bacakları çapraz kestirmek ve astırmak tehdidinde bulunduğunda, sihirbazlar da Firavun’a tavır koyarak:

“Seni, bize gelen apaçık bir mucizeye tercih edemeyiz!.. Sen fiilinde serbestsin. Dilediğin zulmü yapabilirsin! İşkencen bize zarar vermez! Hükmün yalnız bu dünya hayatında geçerlidir. Oysa biz, Allah’a döndürüleceğiz.” dediler.

“Senin bizden intikam alman ancak Rabbimizin ayetleri bize gelince iman ettik diyedir. Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve ruhumuzu Müslümanlar olarak al.”

Bunlar, iman eden sihirbazların son sözleri oldu. Firavun, hepsini idam ettirdi.

Firavun kavminden ileri gelenler:

“Musa’yı da onun kavmini de bırakıyor musun? Yeryüzünü ifsat etsinler, ilahlarını ve seni terk etsinler diye mi?” dediler.

Firavun:

“Onların oğullarını öldürür, kadınlarını hayatta bırakırız. Biz onların üzerinde kahrediciyiz.”

Konu ile ilgili 2 Makale Tavsiyesi

diyerek güç ve hâkimiyetini hatırlatarak cevap verdi. Ölüm kalım anları yaşanıyordu.

Musa (AS) kavmine:

“Sabredin, Allah (CC)’tan yardım dileyin. Muhakkak ki arz Allah (CC)’ındır. Dilediği kullarını ona mirasçı yapar. Âkıbet, muttakilerindir.”

Kavmi:

“Sen bize geldikten sonra da, sen bize gelmeden önce de eziyet gördük.” dediler.

Musa (AS):

“Umulur ki Rabbiniz, sizin düşmanlarınızı helak eder. Sizleri arzın halifeleri yapar. Sonra sizin neler yapacağınıza bakar.” dedi.

Kafile-i beşer sırayla işte böyle imtihan ediliyor.

Firavun:

“Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim. O Rabbine dua etsin. Gerçekten ben onun yeryüzünde fesat çıkarmasından ve dininizi değiştirmesinden korkuyorum.” dedi.

Musa (AS)’ı öldürmeye karar vermişti. Zahiri sebeplere göre önünde bir engel görünmüyordu.

Musa (AS):

“Büyüklenen, ahiret gününün hesabına inanmayanların hepsinden şüphesiz ben, benim ve sizin Rabbinize sığınırım.” dedi.

Firavun hanedanından olup imanını gizleyen mümin bir zat:

“Size mucizelerle gelmiş bir adamı, ‘Rabbim Allah’tır.’ dediği için mi öldüreceksiniz? Eğer yalancı ise yalanı kendi aleyhine, eğer doğru söyleyenlerden ise uyardığı azabın bir kısmı başınıza gelir.” dedi.

Allah (CC) aşırı giden yalancı kimseleri hidayete erdirmez.

“Ey kavmim! Bugün mülk sizin, gücünüz yeryüzünde zahir olmuş. Eğer Allah (CC)’ın azabı gelirse bize kim yardım eder?”

İmanın tezahürü olan bu sözler, Firavun gibi kendini ilah (!) bilen zalim ve cebbar bir kişinin kalbini titretmeye yetmişti. Öldürme fikrinden hemen vazgeçerek:

“Ben ancak size görüşümü söylerim.” dedi.

Sözlerinin Firavun’a tesirini gören bu zat, hiç ara vermeden:

“Ey kavmim, gerçekten ben geçmiş hiziplerin günü gibi size azap gününün gelmesinden korkarım. Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin başına gelenler gibi, sizin başınıza da çağrışma gününün gelmesinden korkuyorum.” dedi.

“Akıl tatil-i eşgal etse de nazarını ihmal etse vicdan, Sânii unutamaz.” (Mesnevî-i Nuriye)

Nefislerin vehimleri susmuş, şeytanın vesvesesi tesirini kaybetmişti. Vicdanlar canlanmış, hakikate yönelmişlerdi.

Allah (CC), bu zatı Musa (AS)’ın hayatının kurtarılmasında zahiri bir sebep yaparak onu kesin bir ölümden kurtardı.

Bu zat etkili sözlerine devam ederek birçok nasihat daha etti (Mü’min Suresi). Yaptığı bu tebliğler, Firavun ve kavminin ileri gelenlerini kötü emellerinden vazgeçirdi.

“Allah (CC) onu korudu.”

Kendisine de bir şey yapamadılar.

“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikâtından kurtulabilir.” (Sözler)

Beşer yolculuğu devam ettiğine göre imtihan sırrı gereği, dünyadan zalim, cebbar ve kâfir eksik olmayacağı gibi iman sahibi kimseler de bulunacaktır.

“Cidal berdevam, harp ise sicaldir.” (Münazarat)

Şeytanın, Âdem (AS)’a secde etmemesi, onun halife-i zemin olması sebebiyledir. Bu, öyle büyük bir davadır ki nice peygamberler (AS), sahabeleri ve ümmetleri bu uğurda şehit olmuşlardır.

Cenâb-ı Hakk’ın arzında beşerin halife olması, Allah’ın hükümlerini icra etmesi ve kanunlarını tatbik etmesi içindir. Bu ise tam bir ilme mütevakkıftır. (İşârâtü’l-İ’câz)

Benzer konuda makaleler:

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu