Şam-ı Şerif duâ bekliyor

İttihad-ı İslâmın en önemli kapısı veya Haremeyn-i Şerifeyn’in bekçisi, İbrahimî dinlerin Merkad-i Şerifi… Dünya barışının kıblegâhı değil mi bu kutlu belde?

On asır öncesi olsaydı Sultan Selâhaddin veya Kılıçarslanlar muhasarayı çoktan kaldırmışlardı. İki seneye yakındır muhasarayı başlatanların kimliklerindeki nifak, hemen herkesi hem hayrete, hem de müşevveşiyete düşürdüğündendir ki, duâlarda da teşettüt gözleniyor. İhvan-ı Müslimînin safında duâ ederken, İslâm’ın coğrafyasını güneyden tutuşturan Siyonistlerin stratejisinden haberdar olamayan o kadar Müslüman var ki… Beşşar’ın gitmesi uğruna Suriye’nin dağılmasını temennî eden samimî mü’minler, 1000 km uzunluğundaki sınırımıza uluslararası terör örgütü mensuplarının toplanmakta olduğunu göremiyorlar. İkinci Avrupa’nın Doha ve Antakya üzerinden temin ettiği silâhlarla Şâh-ı Şühedâ Hüseyn’in Türbesini ateşe verenlerin maksatlarını kaç kişi biliyor ki? Bütün bunları bu bayramda geçmek istiyoruz… İsmail’in (as) yâdına veya insan kanının akmamasına vesile olması niyetiyle duâya durma zamanı olduğunu düşünüyoruz. Mina’da, Kâbe’de ve Hicr-i İsmail’deki kutluların duâsına karışsınlar niyazıyla duâ etme zamanını inşaallah iyi değerlendireceğiz. Karmaşık tartışmaları bir tarafa iterek, Şam-ı Şerif’in hakikî barışa kavuşması için hem kalpleri, hem de duâları birleştireceğiz bu bayramda.

Deccâliyetin Mesih’in diyarında şimdilik gerileme sürecine girdiğini önceki yazılarımızda belirtmiştik. Şam-ı Şerif’i yakan ateşin, hakikî İsevîler kadar Avrupalı insâniyetperverleri de üzdüğünü aynelyakîn söyleyebiliriz. Onlar, Şam muhasarasına giden silâh ve nakdî yardımları, oradaki gözlemcileri vasıtasıyla bizden daha iyi görüyorlar. Gazetelerine şöyle üstünkörü bakanlar, tehlikenin Türkiye’yi alâkadar eden dehşetli boyutunu hemen göreceklerdir. Türkiye’nin geleceğini de tutuşturacak kıvılcımların sağa sola sıçradığını varsın Türkiye medyası yazmasın. İslâma gönül vermiş, ittihad-ı İslâmın ehemmiyetini bilen ve Bediüzzaman’dan “ahirzaman atlasını” okuyanlar Şam-ı Şerif’in beklentisine elbette “lebbeyk” diyeceklerdir. Allah göstermesin, tutuşan Şam beldesi alevlerinin hem İstanbul’un hem de Hicaz’ın eteklerine ulaşacağına inanan mü’minler; Peygamberler ve Ashab-ı Güzînin merkadlerine barış ve sükûnun hakim olması duâlarına “teşrik tekbirleri” kadar önem vereceklerdir.

Duâlarımız; bilhassa şu geçen on sene zarfında Âlem-i İslâmın dört bir yanında “saldırgan dinsizlerin” siyonistlerin yardımlarıyla yaktıkları bütün nifak ateşleri sönsün, Kur’ân’la mücadeleye kalkışanların istikballeri tersine dönsün ve dünyamız beklediği sulh ve sükûna kavuşsun, diye bayram ile birlikte başlayıp kesilmeksizin devam etsin, diyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*