Samimî duâ, eşkıyadan da kurtarır!

Kâinatın küçük bir numûnesi olarak bütün varlıkların özelliklerini bünyesinde taşıyan insanoğlu; halîfe sıfatıyla bütün varlıkları temsil eder. Dolayısıyla onların duyarlılığında hem şuûru, hem potansiyel yetenekleri, hem lisanı, hem beden diliyle duâ edebilir. Zaten yaratılışının sırrı, dil ve konuşma melekesinin verilmesinin sebeplerinden biri budur.

Özellikle ıztırar derecesinde dil ile yapılan duâların, ruhumuzun derinliklerinden kopup geldiğinden, ekseriyâ kabul edileceği haber verilir.

Çeşitli musîbetlerle veya herhangi bir felâketle karşılaşanların duâlarını kabul eden herşeyin Sahibi, Mûcîbu’d-Daavât (Duâlara, isteklere cevap veren), kudreti sonsuz olan Allah’tır. Önemli olan isteklerimizi, ıztırar derecesindeki duâyla Ona sığınarak bildirmektir.
İşte bunlardan birisi: İbâdet, duâ ve takvâda ileri derecede olan Hz. Peygamberimizin (asm) seçkin arkadaşlarından Ebu Ma’lak, ticâretle uğraşmaktadır. O zamanın bir eşkıyası yolunu keserek:
“Malını yık, seni öldüreceğim” der.
“Senin maksadın maldır, neyim varsa al git!” teklifine, “Benim maksadım senin malın değil canındır, seni öldüreceğim!” deyince, “O zaman bırak da dört rekât namaz kılayım, ondan sonra ne yaparsan yap!” der.
Silâhını indirir eşkıya. Ebû Ma’lak abdest alır, dört rekât namaz kılar ve “Ey çok seven Allah’ım! Ey arşın yüce Sahibi! Ey her dilediğini dilediği gibi yapan Allah’ım! Hiçbir kimsenin istese bile sahip olamayacağı kudretinle, hiçbir kimsenin göz dikemediği hükümranlığınla ve arşının her tarafını dolduran nurunla beni şu eşkıyanın kötülüğünden koru!” diye duâ eder ve üç sefer tekrarlar.
Elini indirmeden, bir atlı belirir, eşkıya ne olduğunu anlamadan mızrakla eşkıyayı cansız yere serer. Ebû Ma’lak, “Sen kimsin, Hızır gibi imdadıma yetiştin?” der.
Atlı:
“Ben dördüncü kat semanın meleklerindenim. Sen duâya başladığında semanın kapılarında bir gıcırtı duydum. İkincisinde gökteki melekler dalgalandılar. Üçüncüsünde ise ‘Bu darda kalan bir çâresizin duâsıdır!’ diye bir ses duyuldu. Bunun üzerine benim görevlendirilmem için Allah’a niyaz ettim. Bu görev bana verildi. Kim abdest alarak dört rekât namaz kılar ve ıztırar diliyle duâ yaparsa, duâsı kabul olur” 1 der.
Zaman zaman bu hadisenin örneklerini ya kendimiz yaşamışızdır veya çevremizdekilerden duymuşuzdur. Aradaki fark, yardımımıza gönderilen melekleri ve Hz. Hızır’ı (as) göremememiz, daha doğrusu fark edemememizdir.
Herşeyi planlayan ve programlayan Zât, bizim sesimizi, duâlarımızı da işitir ve cevap verir.
Yapacağımız şey, duâyı edebi içinde ihlâsla yapmak ve ısrarla O’ndan talep etmektir. Çünkü her şey ve herkes O’nun elinde…
Not: Muhterem kardeşim Şükrü Bulut’un muhtereme ablası Remziye Oruç’un vefatını teessürle öğrendim. Merhumeye Allah’tan rahmet, geride kalanlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.

Dipnot: 1- El-İsâbe, 4/18.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*