Saraybosna’dan İzmir’e

Gazetemizde “Saraybosna’dan İzmir’e” başlıklarıyla duyuruları yapılan İzmir paneli de büyük bir başarı ve katılımla gerçekleşti.

Özellikle Prof. Dr. Cemaleddin Latiç’in iştiraki, Bosna’daki atmosferin İzmir’e de taşınmasına büyük katkı sağladı. Saraybosna panelindeki “Biz Boşnaklar, Bediüzzaman Said Nursî’yi sadece bir âlim ve mütefekkir olarak değil, aynı zamanda bir müceddid olarak da tanıyoruz” sözünü İzmir’de de tekrarlayan Latiç’le Risale-i Nur üzerinden kurduğumuz bağ daha da kuvvetlendi.

Özel sohbetlerimizde, Bosna’nın Risale-i Nur hizmetine çok ihtiyacı olduğunu ve Saraybosna paneline benzer etkinliklerin Bihaç, Mostar, Tuzla gibi diğer önemli şehirlerde de—Boşnakların daha fazla katılımıyla—organize edilmesi gerektiğini vurgulayan Latiç, bu hususta kendisinin her türlü gayreti göstereceğini ifade etti.

Latiç’e, son anlarına kadar yakınında bulunduğu bilge lider Aliya İzzetbegoviç’in Bediüzzaman’ı tanıyıp tanımadığını sorduk. Yıllarca Tito zindanlarında kalan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra da Sırp saldırılarına karşı Bosna direnişini örgütleme sorumluluğunu üstlenen Aliya’nın o şartlarda böyle bir imkânı bulamadığını söyledi.

Kendisinin ise savaştan epeyce sonra İstanbul’da katıldığı bir toplantıda Risale-i Nur’la tanıştığını anlattı. Ama eserlerin ve hizmetin önemli püf noktalarını çok kısa sürede kavramış.

Saraybosna ve İzmir panellerinde aktardığımız “Medresetüzzehra Bosna’ya yakışır” sözü, Latiç’teki bu kavrayış sür’atinin en güzel örneği.

Latiç’e Bediüzzaman’la İzzetbegoviç arasındaki benzerlikleri sorduğumuzda ise, en önemli ortak noktalarını “ihlâs” olarak ifade etti. Ve her ikisinin hayatının da zindanlarda ve son derece ağır baskılar altında geçtiğini, ama dâvâ ve mücadelelerinden asla vazgeçmediklerini söyledi.

İzmir paneliyle ilgili diğer notlara geçersek:
Bu şehrimiz yakın zamanlara kadar böyle etkinliklere kapalıydı. Bu yöndeki teşebbüsler engelleniyor, izin verilmiyor, hattâ takibat konusu yapılabiliyordu. Bunda bilhassa yerel devlet yetkililerinin “laikçilik” reflekslerinin rolü etkiliydi.

Neyse ki, son yıllarda bu hava çok şükür kırıldı. Engellemeler yavaş yavaş kalktı. Hazımsız ve provokatif tavırlar, yerini sessiz bir kabullenmişliğe bıraktı. Gelinen son noktada ise, bu aşamanın da ötesine geçilerek, pozitif bir ilgi ve merakın uyanışı merhalesine gelindiği görülüyor.

Panelin yapılacağı gün Gazetem Ege’de Hilmi Çınar imzasıyla çıkan ve “Hep merak etmişimdir Said Nursi kimdir diye. Anlatanlar ise her kafadan değişik anlattıkları için doğru tanımak imkanı olmadı” diye başlayıp, “Düne kadar Said Nursi hakkında bu kadar bilgim yoktu. Onu hep ters taraftan görmüştüm. Bugün Bediüzzaman Haftası nedeniyle Balçova Termal Tesisleri Kardelen Salonunda bir program var. Gidip görüp dinlemekte fayda var. Türkiye değişiyor, bizler de değişiyoruz” ifadeleriyle sona eren yazı, bunun güzel ve anlamlı örneklerinden biri.

Keza yine aynı gün Akşam gazetesinde, “Said Nursî tanıtımında ABD’li hoca da var, Japon da” başlığıyla yayınlanan İzmir çıkışlı haber de.
Haberde panelimiz duyurulurken, İzmir Temsilciliğimizin hazırladığı “Çağın Sorunlarını Bediüzzaman Said Nursî Çözer” başlıklı kitapçık da tanıtılıyor. Evvelce verdiğimiz 23 Mart eklerine ilâveten, gazetemizde çıkan başka bazı haber ve röportajlardan da derlenen kitapçıkta Ertuğrul Özkök, Can Dündar, Sırrı Süreyya Önder, Prof. Mehmet Görmez, Cüneyt Ülsever, Taha Akyol, Mustafa Akyol, Ian Markham ve Japonya’nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaki gibi isimlerin değerlendirmeleri yer alıyor.

Bunlar, önce Bosna yolunda görüp hissettiğimiz, sonra İzmir’de pırıl pırıl güneşli ve sıcacık bir gündüzün ardından gelen rahmet sağanağıyla yaşadığımız baharın işaret ettiği manevî bahar müjdelerinin mutluluk verici habercileri.

Aynı minvalde Diyarbakır ve Mardin başta olmak üzere diğer mahallerdeki etkinlikler gibi…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*