Şaşmaz pusula: Risale-i Nur

Said Nursî gibi, Kur’an’ın bu çağa mesajlarını vukuf ve isabetle yansıtan, müceddid kimliğine sahip bir âlim ve düşünürün vefat yıldönümleri, hem onun “Ölümüm hayatımdan çok hizmet edecek” sözündeki mesajı defaatle teyid eden hizmet hamlelerine vesile oluyor, hem de aktüel gündemin çoğu zaman ruhlara kasvet veren boğuculuğundan bunalan zihinlere, o gündemin arkaplanına nüfuz eden derin yaklaşımlarla, onun Kur’anî irşad ve ikazlarını tekrar hatırlayıp, olup bitenleri Risale-i Nur perspektifinden tekrar kuşbakışı bir nazarla gözden geçirme ve rahat bir nefes alıp, tazelenmiş bir enerjiyle yola devam etme fırsatını veriyor.

Bediüzzaman’ın en önemli özelliklerinden biri, doğrularla yanlışların birbirine karıştığı, hattâ bazı münferit doğruların bütün içindeki anlamından koparılıp yanlış hedefler için kullanıldığı dehşetli “ahirzaman” ortamında, Kur’anî ve Nebevî parametrelerden hareketle, en karmaşık durumlarda bile istikameti kaybettirmeyen şaşmaz bir pusula, yol haritası ve rehberi Risale-i Nur’daki hizmet prensipleriyle ortaya koymuş olması.

Bu ölçü ve prensipler, dikkatli ve şuurlu okurlarını, günübirlik olayların görünen veya gösterilen yüzüne takılıp kalmayan; perde gerisine de nüfuz ettirip dessas fitne ve oyunların içyüzünü fark ettiren; genel gidişat ve istikameti kapsayıcı bir bakışla görüp ona göre en isabetli tavrı alabilmeyi mümkün kılan; ve ilâveten herşeyi hem kader programı, hem de ahirete bakan yönleriyle yorumlama kabiliyetini kazandıran engin bir feraset, basiret ve öngörüyle teçhiz ediyor.

Risale-i Nur bize, akıp giden hadiselerin perde gerisinde kaderin ince sırlarını okuyabilmeyi; hiçbir şeyin, herşey Kudret Elinde olan Sonsuz Rahmet ve Hikmet Sahibinin izni ve rızası haricinde vuku bulamayacağına duyulan inancın huzur ve sükûnetiyle teskin olmayı; herşeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görebilmeyi; şefkat duygusunu İlâhî rahmetin üzerine çıkaracak şekilde istismar etme yanlışına düşmemeyi ve olayları “Pencerelerden seyret, içlerine girme” sözüyle dile getirilen “mesafeli duruş” tavsiyesi çerçevesinde ibret nazarıyla izlerken “Vazifeni yap, vazife-i İlâhiyeye karışma” prensibini de hiç hatırdan çıkarmamayı öğretiyor.

Onun içindir ki, en olumsuz gibi görünen gelişmeler dahi Risale-i Nur’dan dersini tam almış hizmet erbabını ümitsizliğe sevk edemiyor. Zira herşeyden önce “Vazifemiz hizmettir, netice Allah’a aittir” ölçüsü buna izin vermediği gibi, “Allah Hakîm’dir, abes iş yapmaz; Rahîm’dir, ihsanı ve merhameti çoktur” yaklaşımı ile “Bu dünyanın bir de ahireti var” inancı, onu rahatlatıyor.

“Değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, Risale-i Nur’un imanî ve Kur’anî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar” (Kastamonu Lâhikası, s. 165-6) cümlesi işte bu manaları ifade ediyor…
***
Meryem Cemile’nin Üstadla ilgili makalesinin tercümesinde son kontroller yapılıyor. Onlar da tamamlandıktan sonra yayınlayacağız inşaallah.
Ardından yeni projelere hazır mıyız?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*