Sayım mı, seçim mi?

alt

Şunun şurasında 25 günlük bir süre kaldı. 10 Ağustos’tan itibaren, Türkiye yeni bir siyasî atmosfere giriyor.

Yeni yaşanacak bazı ilklerin de tesiriyle, yeni bir siyasî miladın başlangıcına da şahit olmak mümkün.

Doğrudan halkın iştirakiyle, ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.

Seçmen, birinci turda üç, ikinci tura kalınırsa şayet, ilk defa iki adaydan birini tercih edecek. Böylelikle, Türkiye, Amerikanvârî bir seçime sahne olacak.

Bir Başbakan, Cumhurbaşkanlığına aday olduğu halde, ilk defa devletin ve hükümetin bütün gücünü kullanarak, rakipleriyle eşitsiz, adâletsiz bir seçim yarışına girmiş bulunuyor.

Yine, ilk defa “Kürt” kimliğiyle öne çıkan bir siyasetçi Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymuş oldu.

Bunlar gibi daha başka ilkler de var ki, bir kısmı henüz su yüzüne çıkmış değil. Bunların da ortaya çıkıp arzı endâm etmesi, tatil sonrası yeni döneme kalabilir.

Şimdi biz muhtemel gelişmeleri askıya alarak, mevcut durumun ve gidişatın renkli birkaç resim karesini yansıtmaya çalışalım

Fikrimizi sordular

Son günlerde Şarklı hemşehrilerimizle daha bir yakından görüşmelerimiz oldu.

Teketek ve bazen grup halinde, telefonla ve daha çok şifahî olarak yaptığımız görüşmeler esnasında, onlar bize, biz onlara siyasî gündeme dair bazı sorular sorduk.

Evvelâ, onlar sordu: Gazeteci bey, ne diyorsun? Sizce kim kazanacak, son durum ne olacak?

Cevap verdik: Bu defaki Cumhurbaşkanlığı seçimi, çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. Sonucu kestiremiyorsunuz. İlk defa yaşanan bir durum. Bizde örnekleri yok. Neyi ne ile kıyaslayacaksınız?

Zahirî tabloya göre, Erdoğan en güçlü aday. Hükümet başkanı, devleti yönetiyor. Elindeki resmî-gayrı resmî bütün imkânları seferber etmiş, tepe tepe kullanıyor. Son 12 yılda yapılan bütün seçimlerde başarılı oldu. Ayrıca, yakın zamanda yapılan mahallî seçimlerde yüzde 43-45 oranında oy aldı. 30 Mart’ta, seçimden ziyade bir referandum havası hakimdi. Dolayısıyla yüzde 50’ye çok yakın görünüyor. Ama, yine de belli olmaz. Siyaset son derece değişken ve tamamiyle kendine mahsus bir mantık ve matematik sistematiğine sahip.

Kazanma şansı itibariyle ikinici sıradaki aday İhsanoğlu, seçim tecrübesine hiç sahip değil.

Onun avantajları ise, diplomatik tecrübesi, itidalli kişiliği, uzlaştırmacı tavrı, çok lisan bilmesi, İslâm dünyasını yakından tanıması, polemikten uzak durması, fıtriliği, efendiliği gibi şeyler.

Üçüncü aday, Selahattin Demirtaş, kazamayacağını kendisi de biliyor. Hem de imanı gibi biliyor.

Aday olmasındaki maksadı, aldığı oylarla birinci turu kilitlemek ve ikinci tur için pazarlık gücünü kıymete bindirmektir. Her ne kadar “Gizli-açık pazarlık yapmayız, bunu ima dahi etmeyiz” dese de, siyasetin lisanı başka şeyler söylüyor… Evet, bazan kişinin lisanı başka, temsil ettiği siyasetin lisanı başka şeyler söyleyebiliyor.
Dedik ya, mantığı ve matematiği gibi, lisanı da bir başkadır, siyasetin.

Hasılı kelâm: Demirtaş kazanamaz; ama bir kaybı da olmaz bu işten. Keza, İhsanoğlu da öyle. Kaybedecek bir şeyi yok. Ama, şayet Erdoğan kazanamazsa, çok şey kaybedeceği kesin. İlk defa bir yenilgi yaşamış olacak ve bir daha toparlanması da hiç kolay olmayacak. Dolayısıyla, en çok Erdoğan ve onu destekleyenler sıkıntı, stres yaşıyor.

Hemşehrilerimiz ne diyor?

Bu tarz izahlardan sonra, sözü hemşehrilerimize verdik. En çok da onları dinlemek istedik.

Onlarda gördüğümüz profil şudur:

* PKK sempatizanı olanların hemen tamamı ilk turda Demirtaş diyecek. İkinci tur için ise, özetle şunu diyorlar:

“Gerisi pek ilgilendirmez. İki Türk’ten hangisi kazanırsa kazansın, umurumuzda değil. Şayet, birtakım pazarlıklar yapılır ve neticede bazı tavizler alabilirsek, ikinci turda oyumuzu da ona göre kullanırız. Yoksa, sandığa gitmeyiz, gitsek de yakarız, kimseye vermeyiz.”

Bu kategorideki hemşehrilerimiz, 10 Ağustos’ta yapılacak şeyin seçim değil, sayım olduğu fikrinde. Onlara göre, PKK’ya yakınlık duyan Kürtlerin oy oranı ortaya çıkmış olacak.

Fesübhanallah! Bir zamanlar rahmetli Erbakan da “Yapılan şey seçim değil, Müslüman sayımıdır” gibisinden laflar sarf ediyordu.

* İkinci bir profil, yıllardan beri oyunu Erbakan’a ve ardından Erdoğan’a veren kesimden müteşekkil. Onlar, bu seçimde de vargüçleriyle Erdoğan’a destek vereceklerini alenen söylüyorlar.

* Hemşehrilerimizin mutedil az bir kısmı ise, Cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarını Ekmeleddin İhsanoğlu’na vereceklerini beyan ettiler.

Sebebini sorduğumuzda, şu tarz şeyler söylediler: Erdoğan’a güvenmiyoruz. İşi gücü, Kürtleri oyalayıp kandırmaktan ibaret. Hiç bir icraatının ayağı yere basmıyor. Hukuk dayanağı yok. Kazanırsa, diktatörleşecek ve bize daha çok zarar verecek. İhsanoğlu ise, efendi adam. Fazla birşey vadetmiyor. Bize faydası yoksa da, zararı da olmaz diye düşünüyoruz. Erdoğan’dan kurtulmak için, onu desteklemekten başka formül görünmüyor. Demirtaş’ın kazanamayacağını o da, biz de gayet iyi biliyoruz. Dolayısıyla, oyun oynamaya, boşa vakit geçirmeye hiç gerek yok.

Evet, Türkiye geneli gibi, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde de fikirler muhtelif. Allah, neticeyi hayra tebdil eylesin. Vatan, millet ve İslâmiyet için kim faydalı ise o kazansın.

@salihoglulatif’ten
İhsanoğlu, ailece Demokrat kökenli olduklarını söyledi. Dolayısıyla, Menderes 1950’lerde ne kadar CHP’li ise, İhsanoğlu da o kadar CHP’li.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*