(Şeâir: İslam’a ait işaretler, semboller, âdetler)
Âdem babamızdan günümüze kadar insan hiç bu kadar yalnızlaşmamıştı. Dünya nüfusu 8 milyarı aşadursun, şehirlerin merkezleri hıncahınç kalabalıklarla dolsun, yalnızlaşma peşinden mutsuzluğu da sürükleyerek yayılıyor. İslamiyet ve dahi insaniyet düşmanlarının cemaatleşerek fıtratı imha için saldırıya geçtiği şu zamanımızda, düşmanın içimize soktuğu ‘bireysellik’ hastalığı, durumun vahametini de anlamamızı engelliyor.
Çocuklar yalnız… Gençler hepten yalnız… Kulaklıklarını takmadan ne yola çıkıyorlar, ne yemeğe oturuyorlar, ne de uyuyorlar. Toplumsal ilişkiler en yüzeysel seviyelerde seyrediyor. Güven problemini ölçen bir cihaz olsaydı, S.O.S verirdi, kanaatimce.
Kimlik Krizi ve Aidiyet Arayışı
Ben kimim? Kimlerdenim? Dayandığım sosyal çevre neresi? Kimlere ve neye sevinip üzülüyorum? En bilinmeyen şeyler… Doğru bildiklerine sürekli itiraz edilen ortamlarda kendini yapayalnız hisseden gençlik, dekorda mega kentler, rezidanslar, vitrinler, gürültülü milyonlar. Çaresizce nazarları kendine dönük yaşayan birey… Veya küçücük hissettiren bütününden habersiz bir parça. Oluşturduğu büyük resimden habersizce nefes alan bir nokta. Şu gencin bedensel veya mental sağlığının yerinde olabilmesi mümkün müdür sizce?
İslam’ın Yalnızlığa ve Çaresizliğe Çözümü:
İşte İslamiyet’in devreye girdiği yer tam da burası. İnsan Allah’ı fark ediyor. Vahidiyet ve Ehadiyetiyle ferde muhatap olan yaratıcı, kişi ile nefsi arasında tecelli ederek kendini tanıttırıyor, bildiriyor, sevdiriyor. İnsana, bilhassa kendine yönelen çaresiz gençlere, bin bir esması ile yalnızlığını unutturan Rabbi, bireyin kimin safında olduğunu Kur’an’ı ve Peygamberi ile gösteriyor. Anne ve babasının inemediği gizliliklere giriyor, manevi yaralarını temizliyor, iyileştiriyor. Bu yüce muhatabiyet onu bütün yaratılmışların içinde saf tuttuğu bir cemaate dâhil ediyor. Mevcudatın bir salât-ı kübrâda, bir teşbih-i uzmada kendine mahsus tesbihatlarla meşgul olduklarını fark ediyor. Kendisinin de zerreleriyle beraber kalp ve diğer duygularıyla huşu içinde mahlûkat safına dizildiğini hissediyor. Yalnızlık yerini aidiyete bırakıp çekiliyor.
Cemaatleşme ve Şeairin Gücü
Terütaze canlanan maneviyatı, elbette şahsen hissettiği bu mensubiyetin pratiğini yaşamak isteyecektir. İşte Cuma ve Bayram namazlarında cemaatin faziletini idrak eden kalpler, coşkuyla doluyor. Adeta bütün rûy-i zemin müminlerle doluymuşçasına tekbir ile sadâlaşıyorlar. Fakat bu hissiyatın özellikle ‘gençler’ açısından Kâbe-i Mükerreme etrafında yaşanması, dairevî safların bilfiil parçası olması ve kıblesine bakarak namaz kılması, diğer müminlerle aynı kelimeleri tekrarlayarak el pençe divana yönelmeleri ve ‘lebbeyk’ söylemeleri manevi destek tedavileri açısından ziyadesiyle elzemdir. Çünkü gitgide çoğalan binlerce tahribatçı var. İşte din kardeşleri ile safları sıklaştırıp şeytan-ı lâinin vesveselerini bertaraf etmek için gençlerin ellerini Hacerü’l-Esved’de buluşturmaları, bu müstesna ve şerefli kimliği zirveye taşımaları demek değil midir? Biz ebeveynler olarak bunu yaşamalarına yardım etmek durumundayız. İmkanı olanlar Hac ile olmayanlar Umre ziyaretleri ile bu seyahate niyet etmeli, evlatlarına bunu nasip etmesi için Mihmandâr-ı Kerîm’e yalvarmalıdırlar.
Çocuklarının bir tatil beldesine giderek dinlenmesini elbette ki hakları olarak gören anneler, onları erken gençlikte Ravza-i Mutahhara’nın ana kucağı gibi yumuşacık iklimine göndermeli, dergâh-ı Risaletpenahında el açıp ahir zaman fitnelerinden muhafaza olunmaları için duaya durmalıdırlar. ‘Oraya gideceğine fakir okut’ gibi teraneler hakikati yansıtmıyor. . Âlem-i İslam ile İttihad-ı İslam’ın konuşulup muhabbetlerle müzakerelerin olmaması,” kessaretü’z-zünuba” vesile olduğunu Risale-i Nurlardan okuyoruz. Bu müârefelere İslam cemaatlerinin ihtiyacı olduğu gibi, bizim evlatlarımızın da ihtiyaçları var elbette. Müminlerle kardeş bağlarını iliklerine kadar hisseden genç, ancak böylece ‘bünyânun mersûs’ sırrını kavrayarak, şeâirin şahlanışıyla rahatlayacaktır.
Şeâir, mukaddes topraklarda adeta bayraklarla ortaya çıkıyor. ‘Menasik’ denilen vazifelere mânen hazırlanarak giden insanın tekrar halife-i zemin olduğunu fark etmesini, o ‘küçücük nokta’ gibi hissettiği yerden doğrulmasını, milyonların içine tekrar döndüğünde değerlerinden kayıp vermeksizin kişiliğine sahip çıkmasını sağlayacaktır.

Kâbe’nin Etrafında Birleşen Ümmet Bilinci
Kâbe’nin etrafında 2 milyar müminin daire daire tavaf ettiğini hayal eden bir gençte kimlik problemi olmaz. Haccın ve umrenin her ibadeti, her ziyareti kalbe ve zihne bu manaları öğreten yoğunlaştırılmış bir eğitim kursu gibidir.
Genç erkek ve genç kızlarını ayrı ayrı güzel gruplar organize ederek Şevval Umresine götüren EuroNur Yeni Asya Organizasyonu‘nu tebrik ediyorum. Ve her yıl devamını diliyorum.
Sizler de bu iman takviye ekibine katılarak destek olmaya ne dersiniz?”
Benzer konuda makaleler:
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Mehmet Kutlular: Şahsa değil sisteme bağlıyız
- Mekke-i Mükerreme’den – 3 “Bütün Müslümanlara karşı sabit bir münasebet peyda ediyoruz”
- Gayr-i müslimlerin Kâbe’ye girmeleri