Seccadede geçen zamanlar

Mü’minlerin seccadede geçen zaman dilimlerinin, ibadet vakitlerinin ‘nasıllığı’ çok önemlidir. Belki de hava durumumuzun ‘nasıllığı’, ibadet durumumuzun ‘nasıllığı’ndan bağımsız değildir.

Zaman zaman seccade bile serilmeden, alelacele kılınan namazlar, hangi rekâtta, hangi sûrelerin okunduğunun bilinmediği, her bir sûrede o sûredeki ruha girilmediği namazlar acaba Rabbimiz katında nasıl bir yerde tutulmaktadır?

‘Bir paçavra gibi yüzümüze çarpılacak namaz’ kavramını duyduğumda ciddî irkilmiştim. Böyle namazlardan, cümlemizi Allah muhafaza eylesin.

‘Ta’dil-i erkân’ diye tanımlanan, namazın ruhunun oluştuğu, kulluğun özünün oluştuğu hâl ve tutumlar aslında bir ‘edeb’ hali olarak karşımıza çıkmaktadır.

O’nun huzurunda olmanın, O’nun önünde eğilmenin, O’na secdeye kapanmanın aslında bir ‘kulluk eğitimi programı’ndan geçmek gibi olduğu gözardı edilmemelidir. Böyle bir programdan sonra insanda değişmeyen hiçbir şey kalmamalıdır. Dem ve damarlarına kadar sinen bir kulluk hali, insanda hükmetmelidir.

Böyle kılınan namazlar, sahibini her türlü kötülük ve çirkinlikten alıkoyacaktır. Çünkü namaz bir mi’raçtır, bir yenilenme ve ahid tazelemedir.

O zaman diyebiliriz ki, toplumsal ve bireysel bütün şikâyetlerimizin temelinde ‘kulluk bilincimizdeki bozulma’ vardır.

‘Namazlarımız düzelse, hayat düzelecek’ ve ‘İnsanın kalitesi, namazının kalitesiyle anlaşılır’ diyerek uygulamadan bahsedelim.

Etkisini hemen gösterecek bir uygulamadan bahsetmek istiyorum.

Sadece vakit namazlarında, seccadede geçen zamanlarımızı biraz arttıralım. Namazlarımızın rekâtlarına biraz olsun özen gösterelim. Okuduğumuz sûreleri kulağımızla biraz duyalım. Okurken o sûrelerdeki manayı biraz olsun anlamaya çalışalım. Seccadeden ayrılırken, sanki bir İslâm tarihi Külliyatı okumuş gibi bir etki alanından çıktığımızı hissedelim. Namazda Allah’ı ve Peygamberimizi (asm) düşünelim. Allah, nasıl emretmişse öyle, Peygamberimiz (asm) nasıl uygulamışsa öyle yapmaya çalışalım.

Biraz da zihnimizi dış dünyanın boğucu meselelerinden koparıp, namaz atmosferine çekmeye çalışalım. Evet, namaz kılalım.

‘Allahü ekber’ denince, her şey dursun, hayat dursun. Ve yeni bir hayat başlasın seccadede.

‘Seccade saatleri’ diye bir kavram gelişsin dünyamızda.

Orada geçen zamanları ve kalitesini biraz daha arttıralım.

Tesbihatımıza biraz daha özen gösterelim. Çünkü o, Peygamberimizin (asm) âdetidir, sünnetidir.

Ve biraz özel el açalım Rabbimize.

Kendimize, aile efradımıza duâlar edelim. Hem dünyamız için hem ahiretimiz için güzellikler isteyelim.

Mesnevî-i Nuriye’deki (s. 213) bir duâ ile bir duâ örneği yaşayalım:

“Ya Erhamerrahimin! Kur’ân’daki İsm-i Azam ve şu âlem kitabındaki en büyük sır olan Hz. Muhammed (asm) hürmetine, bu güzel isimlerini bedenimdeki kalbime ve kabrimdeki ruhuma İsm-i Azam’ın nurlarını akıtan pencereler eylemeni niyaz ediyorum. Bu sayfa kabrimin tavanı, bu isimler de hakikat güneşinin huzmelerini ruhuma akıtan pencereler olsun.”

“Allah’ım! Kıyamete kadar bu isimlerle duâ eden ebedî bir dilimin olmasını temenni ediyorum. Öyle ise, şu kalıcı yazıları, benden sonra geçici dilim yerine kabul eyle.”

İşte böyle özel duâlarla seccade saatlerimizin sayısını arttıralım.

Emin olabilirsiniz ki, seccade saatleri arttıkça ve kalitesi de arttıkça hem dünyamız hem de ahiretimiz aydınlanacaktır.

Kesinlikle böyle bir süreçten sonra ruhen rahat bir nefes aldığınızı hissedecek ve daha çok seccade zamanlarına özel itina göstereceksiniz.

Bu uygulama, ânında tesirini gösteren, daha ilk namaz ve seccade uygulamasında bir şeylerin değiştiğini hissedeceğimiz bir uygulamadır.

Seccade zamanlarımız, bizim dünyevî saadet ayarlarımız ve ebedî saadet kazanımlarımız olacaktır.

Seccadede zamanlarınız bol ve bereketli ve kaliteli olsun efendim.

Hayatın kalitesi, seccadede geçen zamanların kalitesi oranındadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*