Şefkat kahramanı annelerimiz

alt

Gazetemizde ilk yazdığım yazıyla birlikte çekingenlik, tedirginlik, biraz da heyecan yaşadım. Değer verilip yayınlanması ile de mutluluğunu tattım. Yeni Asya camiasının hizmet kervanı içinde olmanın hazzını yaşadım. Her insana değer verilmesi, fikrini düşüncesini söyleyebilme rahatlığı ile birlikte hizmetin ucundan tutan herkese kapılarının sonuna kadar açık olduğunu gördüm. İnsanın bir şeyleri yapabilmesi, her alanda hizmete katkıda bulunmayı başarmış olmanın sevincini yaşaması çok güzel bir duygu.

Anneler Gününde canım annemle de bu sevincimi yaşamayı çok isterdim. Allah rahmet eylesin bütün annelerin mekânları cennet olsun inşallah. Ben annemi çocuk denecek yaşta kaybettim. İnsan elindekinin kıymetini hiç bilmez. Ta ki kaybedene kadar. İnşallah çocuk denilecek yaşta da olsam annemi üzmemişimdir. Çocukluğumuz büyüklerimize saygılı davranarak geçti ve hâlâ öyle. Şimdiki gençliğin iman ve İslâm şuuruyla, ahlâklı, edepli ve saygılı olarak yetişmelerini anne ve babalarına saygılı olmalarını temenni ediyorum. Çocuklarımıza daha bebekken başlıyoruz her istediklerini vermeye. İstediklerinden daha da öte, istemeden bile hazır ediyoruz. Belki isterse, hazır olsun diye. Maddî olarak, dünyaya ait her şeyi veriyoruz. Ulaşmanın, beklemenin, çalışmanın, kazanmanın ne demek olduğunu bilmeden veriyoruz. Yani istemeden veriyoruz.

En önemlisi de maneviyat, ahiret için, onların ebedî hayatlarını kurtaracak hazinelerini boş bırakıyoruz. İyi yaptığımızı düşünüyoruz. Annelik görevimizi tam yapmanın hazzına varıyoruz. Sonra anlıyoruz yıllar geçince, bunun yanlış olduğunu. Geçenlerde bir yerde dinledim, gençlik neden mutsuz, neden hep ümitsizliğin içinde yaşıyor? Sebebi işte çok basit; çocuk hiçbir şeyin kıymetini bilmiyor, zorluklarla yaşamıyor ve ebedî saadet ile ilgili boş yetişiyorlar. En zor şartlarda yaşayan aileler bile, çocukların isteklerine cevap verebilmek için varını yoğunu, servetini döküyor. Onlara maddî ve manevî değerlerimizi, tarihimizi, kültürümüzü öğretmeliyiz.

Maddî değerler bir yana en önemlisi anne babasına olan değerlerini kaybediyorlar. Anne babası onlara hizmet ederken sorun yok!.. Asıl sorun yaşlanmaya başlayınca çıkıyor. Ne zaman ki onlar kendi hayatlarını kurup evden ayrıldıklarında; sanki dünyaya hep büyük olarak gelmişler ve hiç onlara emek harcanmamış gibi uykusuz geçirilen geceleri, hastalıkta ateşi yükselmesin diye eli alnında uyuya kalan annesini hatırlamıyorlar. Hani çok anlatılan bir hikâye var. Gece 03.00’da ısrarla çalan telefonda annesinin sesini duyunca oğlu sorar!. “Hayırdır anne bu saatte neden aradın?” Annesi, “Doğum günün kutlu olsun oğlum” der. Oğlu da “Anne neden sabah aramadın beni bu saatte neden rahatsız ettin” diye cevap verir. Ve annesi üzüntülü ve kırgın bir sesle, “Oğlum bundan tam 25 yıl önce sende beni bu saatte uyutmamış, dünyaya gelmek için uykusuz bırakmıştın” demiş.

İşte elimizdeki ve evimizdeki bereketlerimizi yitirmeden, değerini bilelim. İnanın bu gün yanımızdaysa yarın yok oluveriyorlar. Ölüm ne yaşa, ne başa ne de hastalığa bakmıyor. “Ecel gizli olduğundan, her bir günde ölme ihtimali var”1. Biz bütün kardeşler, keşke annemiz olsaydı da onunla doya doya hayatı yaşasaydık, diyoruz. Ama yanımıza alıp bakacak bir annemiz yok. Herkesin annesi kendine göre melektir. Ama benim annem bütün onu tanıyanlar tarafından melek unvanını almış bir insandı. Annesiz yaşanıyor yaşanmasına, ama hep insanın bir yanı eksik oluyor. Seni her türlü kötülüklerden koruyacak, yaşın kaç olursa olsun onun hep kızı-oğlu olarak nazlanacak birinin olması çok güzel. Koruyucu meleğiniz olmazsa da insan ister istemez hayata karşı güçlü olmayı öğrense de, gidip nazlanacak bir annesinin olmasını istiyor. Olmayan annemin, yüzündeki her kırışıklığın, saçındaki her beyazın ve yaşlılığın acılarını, elemlerini, kederlerini torunlarıyla unutturmayı çok isterdim. Biz evimizin bereket timsalini, şefkat ve merhamet abidesini emr-i Hak vaki oldu, erken kaybettik. Sizler evlerinizin süslerinin, ziynetlerinin ve bereketlerinin kıymetini bilin. “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti.”2

Evlâtları için çileye, sıkıntılara, zahmetlere göğüs geren kahraman anne ve babalarına merhamet eden, saygı, sevgi ve hürmette kusur etmeyen, ziyaretlerini aksatmayan bahtiyar insanlara ne mutlu, binler selâm olsun onlara. Güçsüz, yorgun, bitkin ve muhtaç olduğu halde dillerinden duâsını, yüzlerinden tebessümü eksik etmeyen insanların sayesinde Allah’ın rızasını kazananlara müjdeler olsun. Mutluluk, sağlık, huzur ve saadet gönüllerinden eksik olmasın. Allahın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Sevdikleriniz hep yanınızda olsun inşallah.

Dipnotlar:
1. Mektubat, 29. Mektup.
2. Hadis-i Şerif.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*