Şefkat odaklı insan modeli

4. Annenin çocuklara şefkati ve tezahürleri

Sevgi konusunda yapılan çalışmalarda şefkat kelimesi kullanılmıyor. Bunun yerine “anne sevgisi” tabiri kullanılıyor. Said Nursî ise, anne sevgisine “şefkat” diyor. o­na göre validelerin “rahim şefkatleri” var ve bu sayede süt gibi lâtif gıdalar ile aciz ve zayıf yavruları besliyorlar. (Nursî, Sözler, s. 65.)

Burada anne şefkatinin en önemli bir tezahürü olan “süt ile bebekleri besleme” karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan bütün anneler, aç yavrularını kendi nefislerine tercih ediyorlar. (Nursî, Sözler, s. 65. Haşiye 2’de zikrediliyor.) Böylece anne şefkatinin “fedakârlık ve cesaret” boyutu gündeme geliyor. Şefkatin lügat anlamıyla anne şefkati arasındaki ilişkiyi şu şekilde ifade edebiliriz: Anneler kendi çocuklarının zarara uğramasından korkarak o­nları bu zarardan korumak için karşılık beklemeksizin fedakârlıklarda bulunuyorlar. (…)

Nursî, anne şefkatinin “fedakâr” yönüne dikkat çektiği gibi, bir de o­nun “karşılıksız” ve “halis” olduğuna temas ediyor. Burada halis olma bir karşılık istememe anlamındadır. Batılı psikologlar böyle bir sevgiyi “unconditional love” veya “perfect love” olarak isimlendiriyorlar.

Buraya kadar yapılan izahlardan anlaşıldığına göre Said Nursî, anne şefkatinin soyut bir kavramdan ibaret olmadığına, çocuğun beslenmesi gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak, fedakârlık yapmak ve o­nu tehlikelerden korumak için gerekli cesareti göstermek, karşılık beklememek gibi tezahürleri olduğuna vurgu yapıyor. (…)

O halde anne sevgisi “fedakar, özgeci ve bencil olmayan sevgi”dir. Nitekim, Amerikalı Psikiyatrist Dr. Karl Menninger, “Anne, çocuğuna süt vermekle sevgisini gösterir. Sevgi için de işe fedakârlık yapmakla başlamalısınız. Bundan sonra fedakârlıkta bulunan sevgidir” demektedir. (Karl, Menninger, Nefret Karşısında Sevgi, Aşkın Anatomisi, s. 173.)

Said Nursî (…) eserlerinde, şefkatin pek geniş olduğunu, bir kişinin şefkat ettiği çocukları münasebetiyle bütün yavrulara, hatta ruh sahibi varlıklara sevgisini, şefkatini göstermesi gerektiğini ve böylece Allah’ın Rahim ismine bir çeşit “ayna” olduğunu ifade etmektedir. (Nursî, Mektubat, s. 35.)

Burada şefkat ve sevgideki “yayılmacı” özellik karşımıza çıkmaktadır. Bir kişi sadece çocuğunu seviyorsa, başka kimseyi sevmiyorsa bu şefkatin genel karakteriyle bağdaşmayan bir durumdur. (…) Ancak Said Nursî, şefkatin bir başka boyutuna da dikkat çekiyor ve şöyle diyor:

“Bu kahramanlığın inkişafı ile hem dünya hem de ebedî hayatını o­nunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymetli seciye inkişaf etmez. Veya su-i istimal edilir.” (Nursî, Lem’alar, s. 201.)

Burada Nursî, çocuklara karşı gösterilen şefkatin, yalnızca o­nların maddî ihtiyaçlarını gidermekle kalmayıp, manevî ihtiyaçları için de gerekli olduğuna dikkat çekiyor. İşte psikoloji şefkatin bu boyutuna temas etmemektedir. Nursî’ye göre, bir anne çocuğunu dünyevî tehlikelerden kurtarmaya çalıştığı halde, ahiretteki tehlikeden kurtarmaya çalışmazsa bu gerçek bir şefkat değildir. Yukarıdaki ifadeye göre bu, şefkatin suiistimalidir. Yanlış yöne kanalize edilmesidir. Said Nursî’nin ifadesine göre bu, çocuğu dünya hapsinden korumaya çalışmaktır, Cehennem hapsini ise nazara almamaktır. “Fıtri şefkatin tam zıddı olarak o masum çocuğunu, ahirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, ‘benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin’ diye şekva edecek. Dünyada da İslâmî terbiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki çok kusur eder. Bu yüzden hakîki şefkat suiistimal edilmemeli. Şefkati idam-ı ebedî olan dalalet içinde ölmekten kurtarmaya sarf etmeli. Bu durumda çocuk ahirette dâvâcı değil, duâcı olacaktır.” (Nursî, Lem’alar, s. 201-202.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*