Şefkat sırrına ermek

BİR ÂYET, BİR YORUM

“Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah bütün insanlara Rauf ve Rahim’dir.”(Bakara: 2/143)

Allah kendisine iman eden, şirkten uzaklaşıp tevhid inancını seçen hiç kimsenin imanını zayi etmez. İman ile birlikte işlediği salih amellerini de zayi etmez.

Allah her kim ne yaparsa, onu muhafaza eder, kaydeder ve yaptığı bütün iyiliklerin karşılığını verir.

Bu âyette ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın iki güzel ismi zikrediliyor. Bunlar da “Rauf ve Rahîm” isimleridir. Burada iki ismin hiçbir ayırım yapmaksızın bütün insanlar üzerinde tecelli ettiği ifade ediliyor. Rahîm rahmet kelimesinden gelmektedir. Çok şefkat eden, çok ihsan eden, çok seven anlamlarına gelir. Rauf da, şefkatin daha ileri boyutunu ifade etmektedir.

Allah yarattığı bütün canlı cansız varlıkları sevdiği, şefkat ettiği gibi bütün insanları da seviyor ve onlara sonsuz şefkatini tecelli ettiriyor. İster putperest olsun, ister ateist olsun, ister Yahudi, ister Hıristiyan, ister Budist olsun ister hiçbir dine mensup olmasın, Allah bütün yarattığı insanlara ihsan ve ikramlarda bulunarak sevgi ve şefkatini gösteriyor. Hepimizin yaratılış olarak güzel yaratılmamız O’nun sonsuz sevgi ve şefkatinin bir yansımasıdır. Hayatımızın irademiz dışında canlılığını devam ettirmesi Onun sonsuz sevgi ve şefkatini gösteriyor. Güneşi bize bir lamba ve soba gibi yapması, dünyayı içinde yaşanabilir bir şekilde dizayn etmesi, gökten yağmurlar göndermesi, bu yağmurlar sebebiyle sayısız sebze ve meyveleri ihsan ve ikram etmesi onun sevgi ve şefkatinin tezahürleridir.

Dikkat edilirse onun “Rahim ve Rauf” olması bütün insanların hepsini kapsıyor. Ateizmi seçen bir kimseye “Su göndermiyorum, rızık vermiyorum” demiyor. Çünkü böyle olduğu takdirde, ateist yanlış yolda gittiği anlar ve kendi iradesini kullanmadan Allah’a inanır. Halbuki iman insanın kendi iradesini kullandıktan sonra Allah’ın o insanın kalbine ilka ettiği bir nurdur. Bu özgür iradenin ortadan kalkmaması ve imtihan sırrının bozulmaması için Allah bütün insanlara şefkat ve refetini gösteriyor. Bu inançsızların Allah katında değerli olduklarından değil, onlara dünya hayatında biraz daha mühlet vererek, Allah’ın bu sevgisinin farkına varıp inanca dönmelerini sağlamak maksadıyla böyle oluyor.

O halde Allah’ın bu ayırım yapmayan şefkat ve sevgisi, O’nun ahlâkıdır, O’nun vasıflarıdır. Biz de o vasıflarla vasıflanmaya çalışmalıyız. Bu isimlerden hisse almak istersek, insanlara iyilik yaparken ayırım yapmamalıyız. Herkesi herşeyden önce “insan” olduğundan, Allah’ın yarattığı bir kişi olduğundan dolayı sevmeliyiz. Bu sevgimiz onların dinsizliklerine, ya da farklı dinlerine değil, insan olmalarınadır. Şefkat sırrına ermek çok önemlidir. Şefkatin en güzel tezahürü de karşılık beklemeksizin insanlığa yaptığımız iman hizmetidir. İnsanların imanlarını kurtarmak için çalışmaktır.

Allah bizi şefkat sırrına eren insanlardan eylesin. Âmin.

‘Az da olsa devamlı olan’

BİR HADİS, BİR YORUM

“Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari, İman:33;Müsned, 6:124; Camiüssağir, I, s. 81.)

Her âzânın farklı bir ameli vardır. Farklı bir ibadeti vardır. Meselâ gözün ameli, Allah’ın yarattığı varlıklara bakarak tefekkür etmek ve Allah’ın yüceliğini idrak etmektir. İnsanın gözüne bu ameli her zaman yaptırması gerekir. Bir gün üç saat tefekkür edip, düşünüp üç ay mahlûkata hiç bu gözle bakmamak sevimli bir amel değildir. Bu insanı Allah’tan uzaklaştırır, gaflete sürükler. Harama bakmaması da gözün salih bir amelidir. Harama bakmamayı da alışkanlık haline getirmeliyiz. Çünkü Kur’ân bir âyetinde hem erkekleri, hem de kadınları uyarıyor. Diğer taraftan göz, Kur’ân’ı ve Kur’ân mânâlarını okumalıdır. Ayda bir defa bu tür şeylere bakıp 29 gün hiç ilgilenmemek yanlıştır. Onun yerine her gün az da olsa ilgilenmek, okumak Allah’ı ve O’nun emirlerini, yasaklarını hatırlamak gerekir. Kulluk bilincine ancak böyle ulaşmak mümkündür.

Kulağın ameli, güzel, hayra teşvik edici sözler dinlemektir. Fuhşa ait sözler ve şarkılar dinlemek değildir. İnsanın her gün az da olsa hayırlı sözleri dinlemeyi alışkanlık haline getirmesi gerekir. Dil, Allah’ı zikretmekle görevlidir. İnsan dilini her gün az da olsa Allah’ı zikretmeye alıştırmalıdır. Çünkü insan neyi dinler, neyi çok zikrederse, ona yönelir. İçinde o yöne doğru bir meyil, bir temayül, bir eğilim meydana gelir ve iradesini o yönde kullanır. Bu yüzden her gün güzel şeyler dinlemeliyiz, güzel şeyleri zikretmeliyiz.

Bedenin ameli, ibadet etmektir. Yılda bir bayram namazı kılmak kâfi değildir. Farz olan namazlar, günde en çok bir saatimizi alır. Günde 24 saat var. Ve bunun bir saati bütün namazlara abdest ile kâfi gelir. O halde bu azdır. Buna devam etmek yeterlidir.

Malın ameli de zekât ve sadakadır. Zekât verecek kadar zengin olmayan insanlar bile az da olsa, ama sürekli bir şekilde sadaka vermeye alışmalıdır. Bunu devam ettirmelidir.

Peygamberimizin (asm) bu hadis-i şerifi, İslâmı, bir hayat tarzı, bir yaşama biçimi hâline getirmemizi tavsiye ediyor. Çünkü insan bu devamlı, ama az ameller sayesinde her an Allah’ı hatırlıyor. İslâmın hayata hayat veren prensiplerini düşünüyor. Ve bu da insanın kendisini düzeltmesini, hatalarını görmesini sağlıyor.

Cenâb-ı Hak bizlere amellerimizi az da olsa devamlı yapmayı nasip etsin. Âmin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*