Batı kendi hayat standartlarını bütün dünyaya yaymaya ve kendi değer yargılarını dayatarak tek tip global bir kültür oluşturmaya yönelirken, hedef kitle olarak çoğunlukla gençleri ön plana çıkarmakta ve onların nefis mücadelesinin merkezinde yer alan hazlara yönelik ruhunu istismar edebilmektedir. Oluşturulan eğlence ortamları, şehevî arzuları galeyana getiren her türlü aracın kullanılması, düşünceden uzaklaştıran bütün oyalayıcı araçların kullanılması gençlikte var olan güçlü bir benlik, acz ve fakrını hatırlatacak hastalık, sıkıntılar ve ölümlerle nisbeten seyrek olarak yüzleşmesi ve kendinden uzak bilmesi, bunları unutturma amacına yöneliktir. Gençlik ruh hâli ise buna çok yatkın ve bu yönden aldatılmaya fazlası ile müsaittir. “Cazibedar bir fitne” terimi bu manayı karşılıyor olmalıdır. Bediüzzaman bu probleme vurucu darbeyi Hazret-i Muhammed’den (asm) aldığı dersle ölümü ve gençliğin geçici olduğunu hatırlatmakla vurmaktadır.
Gençliğin temel probleminin; ruhunu şekillendiren iç âleminde varlığı anlamlandıran temel bir tanımın bulunmaması olduğunu söyleyebiliriz. Benliğin tanımı ve varlığın tanımı karşılıklı iki ayna gibidir. Birbirine ışık tutar, birbirini yansıtır ve ruhta anlam boyutunu genişletirler. Varlığı anlamlandırmak için öncelikle sağlam bir duruş ve pozisyonu iyi belirlemiş olmak şarttır. Bu benlik tanımının ilk ve belki de en önemli basamağıdır. Kimlik oluşturmak ve bu kimliği sağlam esaslar üzerine oturtmak her alanda dalgalanmaların ve fırtınaların sahnesi olan dünyada fert için bir tutamak, ayakta tutacak bir dayanak olacaktır.
Bediüzzaman’ın “beşerin nefs-i emmaresi” olarak adlandırdığı, ben merkezli şekillenmiş modern hayat, cazibeli ancak geçici ve günü birlik bütünü kuşatmayan sadece algıların alanına sınırlı, dar bakışlı çözümler sunabilir. Bunlar birer çözüm olmaktan çok, göz boyama ve aldatmacadır. Duygular köreltilerek, belirli noktalardaki hassasiyetler kırılarak bu noktaya ulaşılır. Bu aldatmaca karşısında özellikle genç nesil risk altındadır. Davamıza gönül vermiş gençler aynen Üstad gibi “karşılarında büyük bir yangın var, içinde arkadaşları kalmışcasına” imanlarını ve dostlarını kurtarma gayreti içinde olmalı ve bu koşturmaca esnasında ayaklarına dolaşanlara ehemmiyet vermemelidirler.
Bu anlamda Şekercihan kahramanları güzel işler organize ediyorlar ve inanıyorum ki başta Peygamberimiz (asm) ve Hazret-i Ali (ra), Gavs-ı Azam (ks) ile Üstadın (ra) ruhunu şâd ediyorlar, mânen duâlarına mazhar oluyorlar.
Benzer konuda makaleler:
- Asrın gencine Asr-ı Saadet desteği
- Gençlik ve mânevî hizmetler
- Bir niyetlik itikaf
- ‘Ruhunu kaybetme’ üzerine düşünceler
- Niyet 2
- Duygu Çağı
- Gerçek İnsanlık
- Yeni Varlık Algısı ve Renkler
- Yeni Varlık İdraki
- Temel Hedef “Bir´´leştirmek
İlk yorum yapan olun