Selâmın, İslâmî en büyük işaretlerden olduğunu söyledik. Osmanlı zamanında bu, artık herkesin dem ve damarlarına işlemiş bir âdet-i hasene olmuştu. Herkes birbirine selâm verir, selâm alırdı. Zaten selâm vermek sünnet-i seniyye, almak ise farz-ı kifayedir. Bakmayın siz Cumhuriyet’ten sonra memleketi bu hâle getirenlerin yaptıklarına. Maalesef bu âdet-i hasene, âdet-i İslâmiye, emr-i Peygamberi (asm) herkes tarafından kullanılmasa da, yine de milletimizin ekseri tarafından kullanılıyor şükür. Bazen selâm verdiğimizde karşılığını alamayınca üzülüyoruz ama, üzülmemek lâzım. Muhatab cevap vermese de, biz vazifemizi yapmış oluyoruz. Böyle durumda, selâmımızın karşılığını yine kendimiz vereceğiz “Aleykümselâm” diye.
2006 yılında Hac için gittiğimiz mübarek beldelerde bunu daha güzel yapıyorduk. Gerek Kâbe’ye, gerekse Mescid-i Nebevî’ye giderken, her gördüğümüze selâm veriyorduk ve çok da muhabbete sebeb hâller tezahür ediyordu. Maalesef öyle mübarek beldede dahi, herkes birbirine selâm vermiyordu, üzülecek bir durum tabiî. Halbuki İslâmiyet sayesinde, ibadet saikiyle bütün Müslümanlara karşı sabit bir münasebet peyda edip, kavî bir irtibat ve bağlılık göstermemiz lâzım.
Selâmın değişik bir şekilde verildiğini de, 2004 senesi sonlarında ziyarette bulunduğumuz Özbekistan’da müşahede etmiştik. Yıllarca komünizmin dinsizlik baskısı altında kalmalarına rağmen, bu âdetlerini bir an’ane hâlinde devam ettirip gelmiş Özbekler. Öyle ki, çoluk-çocuk, kadınlar dahi bu selâmı birbirine veriyor. Fakat, bizim dikkatimizi çeken husus, muhatabın “Aleykümselâm” demeyip, onun da “Selâmunaleyküm” demesiydi. “Acaba bir yanlışlık olabilir mi?” diye sorduğumuzda, öyle olduğunu öğrendik. Yani selâm veren de, alan da, aynı şekilde “Selâmunaleyküm” diyordu birbirine.
Edebin envâını, çeşidini, Peygamberimizin (asm) şahsında toplayan Cenâb-ı Hak, ‘selâm vermek’ gibi gayet ehemmiyetli ve çok hikmetli bir ahlâkı, Peygamberimiz’e (asm) ihsan etmiş. Sünnet-i seniyye ve bir nevî ibadet olan bu selâm işinde, gevşek davranmayıp, yaymaya çalışmalıdır.
Benzer konuda makaleler:
- Dünya Selamı Yayma Platformu
- Hüsmen Hüseyin Duran ve Bediüzzaman
- Selâm kapısı
- Bizi bu yanlışlar yıktı
- Uludağ’da bir ulu piknik
- Tefsir ve çeşitleri
- Kavram ve hüküm olarak vacip ve sünnet
- “Arapça biliyor musun ki, Kur’ân’ı anlayasın?”
- Hutbe-i Şamiye Suriye eğitim müfredatında
- Ey kardeşlerim kucaklaşın, bu bayramda beni ağlatmayın
İlk yorum yapan olun