Semadan inen melekler

“O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı.” (Secde Sûresi: 32/7)

İki beyaz kardeş; kış ve bahar. Kışın soğuk beyazına ektiğimiz umut tohumları ikinci sıcak beyazda, baharda neşv-ü nemâ bulacak. Sümbülleşip çiçeklere dönüşecek, cıvıltılı dallarda. Mevsimlerin görkemli soğuk güzeli, beyazlar giymiş gelin misâli. Salına salına iniyor semadan arza. Evet, ben geldim. Büyük küçük herkesin yüreğine sevinç getirmek için geldim. İnsanlarda hep çocuk kalan saflığı yaşatmak için. Bütün görünen görünmeyen kirleri temizlemek için geldim. Beyazlığımla kapattım bütün yerleri. Beyazlığımla gecenin karanlığını ışıl ışıl kristal gibi aydınlatmaya geldim. Çocukça karlarda bata çıka beyaza boyanmak için sevinç çığlıkları atan gülen yüzler için geldim, der gibi. Zahirisinde soğuk görünen, ama mânâda sıcacık başlangıçları olan bir mevsimdir kış. Mutluluktur huzuru bulanlara, berekettir şükrü bilenlere, nefestir hayatın kıymetini anlayanlara, umuttur yarını için çalışanlara.

Tefekkürsüz bakış olmaz. Gelin hep beraber bu güzelliklerin şükrünü edâ edelim.

Hiç düşündünüz mü acaba gökten yağdırılan karın rengi beyaz değil de siyah, kırmızı, sarı ya da başka bir renk olsaydı ne olurdu! Hemen cevap vereyim! O bembeyaz ışıl ışıl gözümüzü alan içimizi aydınlatan coşturan o pırıltı yerine; kapkara bir gece gibi çökerdi üzerimize. Elimizle tutup havada yakalamaya çalıştığımız o beyaz kar taneleri yerine siyah böcek gibi kar taneleri uçuşurdu havada. Yığılan kar topakları adeta karabasan gibi çökerdi üzerimize. Manzara korkunç olur ve korku saçardı. Beyaz renk, mutluluk, huzur, sakinlik verirken siyah renk korku ve kasvet verirdi ruhumuza, yüreğimize. İnsanın elini süresi bile gelmezdi kar topaklarına. Allah (cc) öyle güzel yaratmış ki, bir şeyin zıddını düşünmek, tasavvur etmek bile insanın içine bir sıkıntı, elem veriyor. Kâinatta her şey birbiriyle öyle muhteşem bir düzen, öyle bir güzellik üzerine yaratılmış ki aksini düşünmek bile akıllara sığmıyor. Yüce Rabbim kâinatı öyle güzel donatmış ki, soğuk kış nimetinin, zorluğunu kolay edecek insanların gözlerine güzel gösterecek muhteşem manzaralar çizmiş tefekkür eden, temâşâ eden gözlere.

Ne kadar sevgili kullarız ki, Rabbimiz bize her şeyi Nakkaş-ı Ezelî özelliği ile ince ince san′atını nakşetmiş. Uzun, soğuk ve zahmetli kış günlerini, ipek kanatlı kelebek misâli beyaz kar taneleriyle ve her birini ayrı ayrı melekleriyle indiren ve yeryüzünü beyaz bir gelin gibi süsleyen, beyaz yorganını üşümüş başına çeken bir toprak gibi soğuk görünüşünün altında sıcacık nimetleri saklayan Rahman ve Rahîm olan bir Yaratıcımız var. Düşünün, kar yağarken gecenin siyah değil de pembemsi bir aydınlığa dönüştüğünü ve kar havasında bile insanı üşütmeyen sakinliği ve lapa lapa yağan kar tanelerini, yumuşacık karda yürürken çıkan o muhteşem sesi, başımızı gökyüzüne çevirip en büyüğünü yakalamak için yaşımız kaç olursa olsun koşturduğumuzu ve yakaladığımız ya da yakalayamadığımız her kar tanesinin Cennetten gelen bir nimet, bir armağan olduğunu… Çok uzak yollardan çok kısa zamanda elimize geldiğini… Ne dersiniz sizce de çok özel bir hediye, rahmet değil mi bizlere?

Hele kışın üşüyüp de evimize sıcacık yuvamıza gitmek için hızlı hızlı adımlarla bir an önce evimize varmak için zamanla yarışırız ya! Sıcağın kıymetini soğukta kalınca anlarız ya. Soğuktan kızarmış yüzümüzü, donmuş ellerimizi sobanın yanında karıncalaşırcasına ısıtmak kadar güzel bir şey var mı? Üşüyen bedenimizi sıcacık sobanın yanında ısıtınca, tatlı bir rehavet çöker. Uyku basar, kısacık zamanda hayallere dalarız. Bir lokma aşında varsa başka ne istersin ki? Bunlar kışın bize verdiği ve yaşattığı güzellikler tabii evinde aşı olanlara, başında çatısı olanlara!

Ya peki evsiz barksız, sobası kömürü olmayanlar? Ya sıcacık aşı, başını sokacak yuvası olmayanlar? Bunları aklımıza getiriyoruz mu? İşte biz kışın ayazında evimizde sıcak yuvamızda otururken onları da düşünüp “Küçücük yavrucaklar soğuk evlerde ne yapıyor, sabahı nasıl ediyor?” diye düşünmemiz ve yardım etmemiz gerekmez mi? Allah bizlere imkân verdiyse fakir fukarayı gözetip gözetmeyeceğimizi görmek içindir. Bize verilen nimetler; ne bizim üstün kul olmamızdan nede evsiz olanların bizden altta olmasından. Sadece imtihan dünyasında olduğumuzdan… Rabbim kimine verir “Paylaşacak mı?” diye, kiminden alır “Sabır edecek mi?” diye!

Allah’ım varlıkta sabretmeyi, yoklukta şükretmeyi nasip eylesin. Allah’ım, imtihanımızı kolay eyle. Her zaman veren el olmayı nasip eyle inşaallah. Âmin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*