Sen küçüksün ölemezsin (Verin benim bebeğimi)

Hazin esen seher yeli
Al yanına götür beni
Kurban olam karlı dağlar
Verin benim sevdiğimi
Sen küçüksün ölemezsin
Kefen bile giyemezsin
Kara toprak aldı seni
İstesen de dönemezsin.

Kendisi de çocuk yüzlü olan Nuray Hafiftaş’ın çalıp söylediği, Nadir Köseoğlu’nun bu yürek yakan sözleri ölüme bir isyan değil, belki sebeb-i bereketimiz, evimizin neşesi, aileyi hayattar yapan o masum yüzlerin cansız bedenlerini, yabana bırakmaya kıyamama rikkatinden dile vurmuş bir ağıt halidir.

Allah, kimseyi evlât ateşiyle yakmasın, ateş düştüğü yeri yakar” deyişleri, çocuk ölümlerinin ciğerleri nasıl yaktığına bir kinayedir.

Elbette Cenâb-ı Hak, bu dünyada masumların musîbetlerle giden mallarını ve bedenlerini zayi etmez, onlara en elyak mükâfatı verecektir inşaallah.

İnsanı ahsen-i takvîm suretinden esfel-i safilin derelerine atan zulüm, kan emicilik, işkence, katl, zina ve her türlü Cehennemî halleri yaşadık da, sevgi çiçekleri olan masum çocuklara yapılan (…) bu adı konulamayan cinayetlere nasıl bir ceza verilir, öngörmekten aciziz.

Bir yandan terör, 11 aylık canlarımıza kıyacak kadar ciğersüz, diğer yandan menhûs emellerine alet edilen, insan ismine lâyık olmayan, hayvanlığı dahi hak etmeyen mahlûkatın cürümleri, caniliğin en vahşi derekesinde…

Diğer taraftan zulümden kaçarken Akdeniz, Ege ve Meriç’te boğulan Aylan, Abdürrezak, Halil bebekler… Daha isimlerini sayamadığımız bir çok can, yüreğimizden parçalar kopardı.

BEDİRHAN, ZEYNEP, HALİL = BEBEK

Ahir zamanda ölümler artacak” diyordu Levlâkenin (asm) sahibi.

Ölümlere o kadar çok alıştık ki heryerde, her dakika bir ölüm haberi.

Eskiden bir kaza sonucu vefat eden bebeklere, gelinlere ağıt yakılır, destan yazılırdı. Şimdi her köşe başından ölüm haberleri adiyattan sayıldı neredeyse. Bu kanıksama bir tarafa; ölümün rengine, doğudan mı, batıdan mı, bizden mi, sizden mi tarafgirliğine göre acıda da seçicilik başladı ki, dinin akıl ve kalplerdeki gel-gitleri, vicdanların da sükûtuna sebep oldu.

Sosyal medya paylaşımlarına bakarsanız bebelerimiz hain, millî ayrımında. Din, imân sloganından öteye gitmeyince insanlık da sınıfta kaldı. Kaldı ki ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan, imân ile bağı kesilince sükût..

Öyle bir sükût ki; o masum yüzler, öpülüp koklanası eller, o kirsiz bedenlere nasıl kıyılır ve ne ile suçlanılır ki?

Terör yandaşı olan akrabası ile mi?

Bir şekilde cemaate destek vermiş ailesi ile mi?

“El’deki yara duvardaki delik” derler. Onlardan biri yavrumuz, torunumuz olsaydı (ki çoğu insanımız bir şekilde iltisaktan) ciğeri yanarken acaba neye taraf olurduk?

Merhamet duygularımız mı köreldi, din anlayışımız mı değişti, yoksa bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın modunda mıyız?

Kur’ân’ın emrine muhalif, “ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne” düstüru olan bu gaddar medeniyeti mi esas aldık yoksa?

Hani biz ensardık, hani Kur’ân’ın senâ-yı medhine mazhar olan isâr hasletine sahiptik? Müslümandık!..

Bebekler ölüyor; 1.5 yaşında terörist damgası ya da büyüyünce terörist olacaktı, iyi oldu dedik, üstelik cenaze arabasını bile çok gördük… Mü’mindik!

Halbuki adı üstünde masum; suçsuz, günahsız… Faiz yememiş, zina yapmamış, anaya babaya karşı gelmemiş, kan emmemiş, adam öldürmemiş, menfaati için ihtikâr yapmamış, milletin kanını emerek, helâl lokmasını çalmamış…

Ya biz büyükler? Bu zamanda bu günahları işlemeyen kaçta kaçımızdır?

Ömer Hayyam için alkolik derler, ancak öyle sözleri var ki, gafil kafalara tokmak gibi düşer: “Eğer bütün günahlar içki gibi olsaydı, yeryüzünde ayık kimse bulamazdınız.

İsterseniz şöyle nefsimizi bir yoklayalım. Hz. İsa’nın (as) recm edilecek bir kadına, “Günahsız olan ilk taşı atsın” sözleri kafamıza recm taşları gibi düşmez mi?

Teröre kurban giden 11 aylık Bedirhan bebek ciğerimizdir..

Menhûs emellere kurban giden Zeynep bebek canımızdır.

Akdeniz’de karaya vuran Aylan bebek ittihadımızdır.

Ege’de boğulan Abdürrezzak bebek utancımızdır.

Meriç’te 1.5 yaşındaki Halil bebek kalbimizdir.

O masum bedenleri siyasî kamplara ayırmak, onların ölümlerinden daha acıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*