Sen Said’din

Said’lerden bir Said…
Üstadın gibi Muhammed Said.
Said olarak yaşadın,
Said’ler zümresine ilhak edildin inşaallah…

Mübarek bir evde doğdun; Kur’ân, Cevşen ve Risale sesleriyle işitti kulakların, açıldı gözlerin. Kırmızı kitap sayfalarıydı oyuncakların, sayfalara vurdukça gelişti minik ellerin. Büyüdü parmakların çevirince sayfaları. Sevdin, sevildin, abdestsiz yere basılmadı seni taşıdıkları zaman. Evin Said’iydin, Said ettin herkesi.

İbrahim’ler, Salih’ler, Emrah’larla, okuma programları yapıldı senin için, belki de ilk kuşak.

Küçük bir çocuktun herkes gibi. Evin tek oğluydun, üstüne titrerlerdi, nazar değmesin diye kem gözlerden uzak, Felak-Nas, Kürsi’lerle…

Ne ümitlerle gönderdiler mektebe; okuyacak oğlumuz, adam olacak. Okudun, oldun, hem de ne adam. Hani derler ya adam gibi adam. İşte sen o adam.

Büyüdün ekmek tuttu elin, evlendin, eve karıştın, gurbetlere hasret yakarak ve dünya gurbetinde gurbetler yaşayarak. Sonunda vatan-ı asline kavuştun, fakat ciğerleri yakarak.

Yaktılar seni, sende bizi yakarak.

Çocuktun büyüsende hâlâ.

Masum bir çocuk olarak. Gittin, ardından baba hasretiyle kalan, çocuklar bırakarak.

15 TEMMUZ BELÂSI

Günlerden 15 Temmuz..

Bir meş’um el kararttı memleketin semasını. Kara bulutlar sardı yurdun afakını. Darbe miydi, kalkışma mıydı, her ne belâysa çivisini çıkardı çarkın. Ocakları söndü tüten evlerin, mezarlıklar, zindanlar aldı evlerin yerini. Zembereği bozuldu saatlerin, gece miydi gündüz müydü zaman durdu, beklerken fail-i meçhul cinayetlerin gerçek katillerini. Saatler saatleri, günler günleri kovaladı. Derken seneler geçti, ortada sahip, onca can, cananların katili yok.

Fakat o siste, o pusta, yağmaladılar harâmiler, fırsat bu fırsat diyerek. Gün bu gündür deyip soydular memleketi, çöktüler milletin malına, maaşına, binasına yurduna. Yol gözleyen analar, bacılar, babalar kimin umurunda.

Gece yarısı soyuldu evler, talan edildi, 1930’ların kitap canilerince tarandı kitaplar. Ev hanımı, talebe, manav demeden “cadı avı” sardı yurdun dört bi’ yanını. Sadece memleket mi? Dünyanın neresinde bir şüpheli varsa… Kim kime selâm vermiş, kim kiminle yazışmış, hangi programla yazışmış, bir zaman çoğu gibi bir şekilde yollar mı kesişmiş, tahsil yaparken mi, ne varsa çuvalın içinde, cahiliye döneminden kalma, işaretlendi kapılar. Fişlendi insanlar, hapis edildi tehcir, işinden gücünden. Ya da kurt misali ben seni yemeye karar verdim, suçsuzda olsan iftira veya adın geçtiyse de farketmez. Yaşatmam seni.

İşte o talihlilerden! biri de Muhammed Said.

Ortalık süt liman ve “bitsin bu hasret” denilirken, Muhammed Said tahsil için Almanya’ya gider. Okur, diplomasını alıp, mühendis olur. İş tutar eli, evlenir ve artık iki çocuk babasıdır o.

Bir gün her gurbetçi gibi vatanına, ailesine ziyarete gelir. Gelir gelmesine, ama bir mektup bahanesiyle içeri alınır ki, hesaplar alt üst. Aylar sonra masumiyeti ortaya çıkıp salıverilse de, onu içeriye tıkayan Calut’lar memnun olmamıştır elbet. Bir bahane ile mahkeme devam eder ve yürek yakan kader başlamış olur ki, çoluğuna çocuğuna hasret, çıkışına izin vermezler senelerce. Bakarki papuç pahalı, geçim zor, iş arar yük olmamak için. İmtihanları kazandığı halde iş verilmez ona ki, gelde dayan. Zira onu dâvâ eden irade öyle istemiştir. Çaresiz çeker sineye kahırla. Fakat bunca acıya can mı dayanır? M. Said çoluğun çocuğun hasretine mi yansın, parasız pulsuz kaldığına mı? Senelerce o çile ve kahr ile ciğeri yanarken… Mele-i alâdan bir emir gelir ve hazırlan… Hastalık bahane, Azrail bahane. Rabbim, (Allah u âlem) hadiselerin lisan-ı haliyle der ki; ey kulum bu dünya sana göre değil, gel saltanatıma. Burada çektiğin ve çekeceğin kararsız, geçici bir hayata bedel, gel ebedî sarayıma. “Bu dünya nekkardır, bir üzüm yesen beş tokat vurdurur” buyur bostan-ı Cinânıma..

Evet, o Rabbine ve yüzde doksan dokuz ahbabına kavuştu. Ebedî bir gençlik onu beklerken, ona bu zulmü revâ görenleri de mahkeme-i kübra bekliyor. Bir başka bekleyiş de bu zulme meyl, hattâ taraf olanlara “Ateş size de değer” âyeti.

Ve… Said’ler de…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*