Şerafettin Elçi’den Said Nursî mesajları

Geçen ay vefat eden Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Genel Başkanı Şerafettin Elçi ile ilgili olarak ilginç ve manidar bir anekdot:

“Şerafettin Elçi sadece bir AP’li ya da Bayındırlık Bakanı değildi, aynı zamanda Said Nursî’nin bir izleyicisiydi. 1960 öncesinde, Menderes’in Nurculuk politikasını ön plana çıkardığı dönemde Şerafettin Elçi de Nur talebelerinin çevresindeydi. Onlarla görüşüyor, Nurculardan yardımlarını esirgemiyordu. Görüşleri de bu çerçevede Said Nursî’nin İslamizmi doğrultusunda gelişiyordu, öyle ki, vefatından kısa süre önce verdiği bir röportajda dahi Nursî’yi, ‘Hep Kürtler ve Türklerin birlik ve beraberliğinden, onların birbirlerinden yararlanmaları gerektiğinden, onların ittifakıyla İslamın başarısının gerçekleşeceğinden bahsediyor. Bu yönde mesaj veriyor. Bu bize bir rehber, bir ilham kaynağı olabilir’ diyerek tarif ediyordu ve Kürtler özelinde bir siyasal çizgiye işaret ediyordu. Said Nursî’nin kurulmasını istediği, AKP döneminde üzerine sempozyumlar düzenlenen Medresetüzzehra medresesinin kurulmasını da savunuyordu: ‘O medrese eğer yapılsaydı ve Kürt diliyle eğitim verilseydi, bugün devlet ile Kürtler arasında var olan önemli engel ortadan kalkmış olurdu.’” (Doğan Bursalı, Aydınlık, 19.1.13)
***
Karadayı’yı kim yükseltmiş?

Taraf yazarı Mehmet Baransu’nun yazdığına göre, Dersimli gazeteci Mehmet Yürek, kendisine, Emekli Cumhuriyet Savcısı-Yazar İsmet Kemal Karadayı’nın şöyle bir mesajını aktarmış:

“1975’te Bilecik savcısı iken TÖB-DER tarafından yılın hukukçusu seçilmiştim. İ. Hakkı Karadayı bunu basından öğreniyor. Beni buldu. Meğer benim 1926 Pülümür tedibinde öldürülüp toplu gömüldüğünü sandığım, ama öyle olmayıp Çankırı’ya sürülen amcamın oğluymuş. Bunun kesinlikle gizli kalması gerektiğini, aksi halde askerlik hayatının biteceğini, ailenin kendisini korumak için Ramazan orucu tutup namaz kıldıklarını anlattı.”

Bunu aktaran Yürek, “Karadayı köken olarak bir Dersim Alevisidir. Kemalist İttihat Terakki rejimi, Dersim’de yalnız fizikî soykırım yapmadı. Kalanları da din, dil, kültürel soykırıma tâbi tutarak kimliksizleştirdi. Kişiliksizleştirerek, cellatlarının âşıkları olarak düzene entegre etti” diyor.

Şu ifadeler de Baransu’ya ait: “(Karadayı) Özal döneminde ‘namaz’ kıldı. Bazı generallerin seccadesini yere serdi. ANAP, kendisini muhafazakâr zannedip, ‘Suyun öteki (bu) yakasından ilk kez dindar bir Genelkurmay başkanı geliyor’ hatasına düştü. Özal, Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı engellenir diye darbe yanlısı Doğu Aktulga ekibini emekliye sevk  etmedi. (…) Karadayı Genelkurmay Başkanı olunca da gerçek yüzünü tüm topluma gösterdi.” (Taraf, 21.1.13)

Darbe Komisyonuna “Saidi Nursî diye ismini söylemeyeyim. Elmadağ’ında Menderes Kayseri’den Eskişehir’e gelen bir din adamını karşıladı, yeşil bayrağını öptü, elini öptü. Ondan sonra 15 Mayıs’ta iktidarı aldılar, Haziran 12 veya 13’te Türkçe ezanı Arapçaya çevirdiler” diyen Karadayı’nın önünü kimin açtığı böylece ortaya çıkıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*