Şeytanlarla mücadele

Mülk ve melekût âleminin içinde sonsuz deverânlar vardır. İnsanlar ve cinler imtihana tâbî varlıklardır. Melekler ve ruhaniyât ise bambaşka âlemlerin vazifedarlarıdırlar.

Mülk Sûresi’nin 5. âyeti, bizi, bu âlemlerin inancına, imanına ve ispatına götürmektedir.1 Kur’ân-ı Hakîm’in her âyetinin yüzlerce sırrı olduğu gibi mezkûr âyetin de yüzlerce mânâsını, arz ve kâinattaki delilleriyle görmekteyiz.

Yine bu âyet-i azîmenin bir mânâsı da insî şeytanlarla mücadele etmenin ufkunu açmaktadır.

Görünüşte lâtif varlıklar, fakat âlemleri ve görevleri tamamen değişiktir. İnsanlar, cinler, melekler ve ruhâniyât bir görülmektedir. Âyetlere gidildiğinde, insanların ve cinlerin yaratılmasının gayesi, Allah’a iman ve ibadet olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla cinler ve insanlar âleminin, Allah’a inananları ve inanmayanları var olmuştur ve kıyamet gününe kadar olacaktır. Kâinat mülkünün içinde bu deveranlar devam etmektedir. Bu sınırın dışına da çıkılmıyor. Ülkelerin sınırı gibi değil. Bu sınırın sahibi mülk ve melekûtu yaratan ve kudretinin içinde tutan Hz. Allah’tır. Rahman Sûresi bunu daha da açmaktadır.2

Zariyet Sûresi 56. âyette insanların ve cinlerin yaratılmasının gayesi gayet açık ve sarihtir: “İman ve İbadet”. Bu itibarla vazifeleri çok ağır, ebedi bir saadeti kazanmak veya kaybetmekle muhatap. Niçinleri ve nedenleri çok, fakat en büyük engellerden bir tanesi şeytanlar âlemi ve şeytan. Oturduğumuz yerden uzaktaki bir ülkeyi ve içindeki milyonlarca yaşayanı görmüyoruz, fakat varlığını inkâr edemiyoruz, çünkü vardır. Birisinin ispatı, umumun ispatıdır.

Hz. Bediüzzaman bu sıraladığımız âlemleri ve içindeki varlıklarla ilgili olarak “Mesnevî”sinde hulâsaten ve akla kapı açarak diyor ki: “Kezalik, bu kesif âlemde ruhânîleri deverândan, cinnîleri cevelandan, şeytanları cereyandan, melekleri seyerandan men edecek bir mâni yoktur.” Görülüyor ki bir âlemde müşterek yaşıyoruz, bazen “amalar” gibi birbirimizi görmüyoruz, fakat hissediyoruz, görenler müstesnâ… Sırlar âlemi, İlâhî tecelli ve takdir-i İlâhî bu. İnce uzun bir yoldayız. Hay’dan gelip Hû’ya gitmekteyiz. İnsan olduğumuza şükrederek, beşer kervanında yürümeye devem etmekteyiz. Her şekliyle devam etmekteyiz.

Şeytanlarla mücadelede yine bize ışık saçan ve nuru gösteren kapı ve pencereleri açan Kur’ân-ı Hakîm’dir. Ülkelerin sınırları olduğu gibi, ruhaniyet ve melekler âleminin sınırları da vardır. Bu mekânlara şeytanlar çıkamıyor ve dinlemeye gittiklerinde tard edilmektedirler. Bunu ispatlayan mezkur âyet gibi çok âyetler vardır. Burada ehl-i imanın ve münevver insanların şeytanlarla ve bir nevî şeytan libasını giyen insanlarla sabah-i haşre kadar mücadele etmelerinin irşadı ve tembihi vardır. Bunlara cihad adı da verilebilir, fakat kiminle cihad? Ve cihadın şartları da ayrıdır. Yoksa her eline kılınç alan adam savaş çıkaramaz. Her eline kitap alanın da âlim olmadığı ve irşad edemediği gibi..

Özetle, birincisi, insan şekline bürünen şeytanları görebilmek, simalarından okuyabilmek, sözlerinden tanıyabilmek ve onlarla mucadele etmektir. İkincisi ise, yılmadan usanmadan aşk ve şevki bırakmadan, kalblere gönüllere ve akıllara hitap ederek mücadele etmek ve hasmının silâhına göre silâh kullanmaktır. Yani medyaya karşı medya, teknolojiye karşı teknoloji. Şeytanlarla mücadele kıyamete kadar ve öyledir. Her şeye rağmen hem insan âlemindeki şeytan, hem de kâinat âlemindeki şeytanlar ile mücadele imkânı vardır. Cinler, insanlar, melekler, ruhaniyât ve şeytanlar için, candan tahlil ve tahkik etmek elzemdir.

Çünkü bunların hepsinin âlemleri ve vasıfları çok farklıdır. Cüzde küll, noktada kâinat…

Dipnotlar:

1- “And olsun ki dünya semasını Biz kandillerle süsledik. Şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık…”

2- “Ey cinler ve insanlar topluluğu! Eğer göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, haydi, çıkın. Fakat Allah’ın vereceği bir kuvvet olmadan çıkamazsınız. Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? Üzerinize saf ateşten bir alevle bakır gibi kızıl bir duman salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız dokunmaz.” (Rahmân Sûresi, 55: 33-35)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*