Şiddet ve idam tartışmaları

Türkiye’de şiddet gündemde… Ne yazık ki, son günlerde yaşanan ve akıl sınırlarını zorlayan cinayetler, insanı düşündürüyor.

Bu gün gazete haberlerinde okuduğumuz faili belli cinayetler, yarın bizim de kapımızı çalabilir endişesi yürekleri derinden sarsıyor.

Bu hale nasıl geldik?

Kuşku yok ki, insanı etkileyen en önemli faktörlerden biri, manevî dinamiklerden uzak kaldığımızda yaşanan ruhî çöküntülerden kaynaklanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü verileri diyor ki:

-Her 100 kişiden 2 ila 3’ü psikolojik hastalıklar yaşıyor.

Ya Türkiye’de?

Sağlık Bakanlığı da Türkiye’nin ruh sağlığını mercek altına almış:

-Türkiye’de nüfusun yüzde 18’i hayatı boyunca en az bir kez ruhsal hastalık geçiriyor.

“Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı” raporuna göre, çocuk ve ergenlerde psikolojik hastalık ve sorunlu davranış oranı yüzde 11.

Rapora göre, 2003 yılında 14 Milyon 238 bin kutu antidepresan satılmış. 2012’de ise bu rakam, 36 milyon 881 bin kutuya ulaşmış. Bu hesaba göre, “antidepresan” satışları 9 yılda yüzde 160 artmış.

Ya intiharlar?

İntihar girişiminde bulunan hastaların yüzde 60’ı bu girişiminden önceki ay içerisinde bir doktora başvurmuş.

Almanya, ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde psikolojik hastalıklar konusunda önemli projeler hayata geçirilmiş.

Sonuç: Başarı oranı yüzde 90!

Aynı listede İspanya, Macaristan, Makedonya’da ise başarı oranı yüzde 21 olarak belirlenmiş.

Ya ülkemizde?

Maalesef “bilgi” yok.
***

Bu günlerde bu suçlardan caydırmak için öngörülen “idam” tartışmaları ne kadar doğru?

Evet; suçların cezalandırılmasında caydırıcılık ve toplumsal vicdanın tatmininin önemli olduğu bir vakıa, görmezden gelemeyiz.

İkinci seçeneğe baktığımızda; suçun önlenmesine yönelik engelleyici ve ıslâh edici yöntemler üzerinde de durmak gerekiyor.

Yani;

Eğitim sisteminden psikolojik danışmanlığa, okul müfredatından toplumsal sorumluluk projelerine kadar ne tür bir toplum inşa ettiğimizi görmemiz gerekiyor.

Aynaya ciddiyetle bakmamız elzem.

Hangi değerleri gençlerimize ve çocuklarımıza ne ölçüde verebildiğimizi büyük bir ciddiyetle sorgulamamız şart…

Elbette bazı suçların hakkı “idam” olabilir. Meselelerin çözümü toplumun en derininde yatıyor bence.

Suçun sebeplerini oluşturan faktörleri yok etmedikçe, “sonuçları” ile mücadele etmek hapishaneleri tıkış tıkış doldurmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*