
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sizi taziye değil, belki tebrik ediyorum. Madem kader-i İlâhî bizi bu üçüncü medrese-i Yusufiyeye bir hikmet için sevk etti ve bir kısım rızkımızı bize burada yedirecek ve rızkımız bizi buraya çağırdı. Ve madem şimdiye kadar kat’î tecrübelerle [“Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır.” Bakara Sûresi, 2:216.)] sırrına inâyet-i İlâhiye bizi mazhar etmiş.
Ve madem medrese-i Yusufiyedeki yeni kardeşlerimiz herkesten ziyade Nurlardaki teselliye muhtaçtırlar ve adliyeciler, memurlardan ziyade Nur kaidelerine ve sair kudsî kanunlarına ihtiyaçları var. Ve madem Nur nüshaları pek kesretle hariçteki vazifenizi görüyorlar ve fütuhatları tevakkuf etmiyor. Ve madem burada herbir fâni saat, bâki ibadet saatleri hükmüne geçer. Elbette biz bu hadiseden, mezkûr noktalar için kemâl-i sabır ve metanet içinde mesrurâne şükretmemiz lâzımdır. Denizli hapsinde teselli için yazdığımız bütün o küçük mektupları size de aynen tekrar ederim. İnşaallah o hakikatli fıkralar sizi de mütesellî ederler.
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Hadsiz şükrederim ki, Risale-i Nur’un hakikî sahipleri olan müftüler, vâizler, imamlar, hocalardan mânevî kahramanlar meydana çıktılar. Şimdiye kadar Nurun fedakârları gençler, mektepliler, muallimler idi. Bin bârekâllah, Ethem, İbrahim’ler, Ali Osman’lar ehl-i medresenin yüzlerini ak ettiler, çekingenliklerini cesarete çevirdiler.
Saniyen: Hâlisâne faaliyetlerinden ve heyecanlarından neş’et eden bu hadiseden teessüf etmesinler. Çünkü, Denizli hapsi, netice itibarıyla, ihtiyatsız hareket edenleri tebrik ettirdi. Zahmet pek az, faide-i mâneviye pek çok oldu. İnşaallah bu üçüncü medrese-i Yusufiye ikinciden geri kalmayacak.
Salisen: Meşakkat derecesinde sevabın ziyadeleşmesi cihetinde, bu şiddetli hale şükretmeliyiz. Vazifemiz olan hizmet-i imaniyeyi ihlâsla yapmaya çalışmalı, vazife-i İlâhiye olan muvaffakiyet ve hayırlı neticeleri vermek cihetine karışmamalıyız. “Hayrü’l-umûri ahmezuhâ” [İşlerin en hayırlısı en zahmetli olanıdır] deyip bu çilehanedeki sıkıntılara sabır içinde şükretmeliyiz. Amelimizin makbuliyetine bir alâmet ve kudsî mücahedemizin imtihanında tam bir şehadetnâme almamıza bir emâredir bilmeliyiz.
Şualar, On Dördüncü Şua, s. 760
LÛGATÇE:
üçüncü medrese-i Yusufiye: Bediüzzaman Hazretlerinin “Afyon hapsi” için kullandığı tabir.
inâyet-i İlâhiye: Allah’ın yardımı.
tevakkuf: durma.
mesrurâne: sürurla, sevinç içerisinde.
neş’et: çıkma.
şehadetnâme: diploma.
Benzer konuda makaleler:
- Dünyanın imtihanları geçicidir
- Mahpuslar Risâle-i Nur’a muhtaç
- Risale-i Nur′a sahip, nâşir ve muhafız olmak
- İman, her derdin en kudsî dermanı
- Risâle-i Nur´la meşguliyet, tefekkürî bir ibadettir
- Plânı değiştirdiler; zâhiren Nurlara ilişmiyorlar
- Risale-i Nur’da Nur ve Gül fabrikası
- Ehl-i dünyanın meselelerini merakla takip etmek
- BEDİÜZZAMAN SAİD NURSî: Merak etmeyiniz, o Nurlar parlayacaklar
- Ramazan’da evrad ve ilmî derslerle meşgul olmalı

Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun