“Şimdi hâkim, şahıs değil, efkâr-ı amme olmalıdır”

Bediüzzaman, Diyanet İşleri Başkanı, Şeyhülislâm veya fetva verecek müftü ve âlimlerin de seçimle iş başına gelmesi ve dini işleri, hizmetleri şahıs olarak değil, ilmî bir meclis olarak görmeleri gerektiğini söyler:

“Şimdi hâkim, şahıs değil, efkâr-ı amme olduğu için, onun nevinden şahs-ı manevî bir fetva emîni ister. İşte şu hâkimin fetva emîni, Meşîhatta mezahib-i erbaadan kırk elli ulema-i muhakkik bir meclis-i mebusan-ı ilmiye teşkiliyle şahs-ı manevîleri, öteki şahs-ı manevîye fetva emînlik edecektir. Yoksa, hâkim ve müfti bir cinsten olmazsa, birbirinin lisanını anlamazlar. Zîra şahs-ı vahid, şahs-ı manevîyi kandıramaz ve tenvir edemez.”1

“Hattâ diyebiliriz, şimdiki zaaf-ı diyanet ve şeair-i İslâmiyetteki lâkaytlık ve içtihadattaki fevzâ, meşihatın zaafından ve sönük olmasından meydan almıştır. Çünkü, hariçte bir adam reyini, ferdiyete istinat eden meşihata karşı muhafaza edebilir. Fakat böyle bir şûrâya istinat eden bir şeyhülislâmın sözü, en büyük bir dâhiyi de, ya içtihadından vazgeçirir, ya o içtihadı ona münhasır bırakır.”2

Dinî meseleleri şeyhülislâmlar, müftüler olarak şahıslar değil, ilmî heyetler, meclisler halletmelidir.

Şeyhülislâmlık, başkanlık sembolik olmalı, işleri dinî şûrâlar, ilmi meclisler, heyetler yürütmelidir. O zaman daha etkili olurlar.

Bu sırra binaen ve istinaden isterim ki: Müfessir-i azîm olan zamanın taht-ı riyasetinde, herbiri bir fende mütehassıs, muhakkikîn-i ulemadan müntehap bir meclis-i meb’usan-ı ilmiye teşkiliyle, meşveretle bir tefsiri telif etmekle sair tefasirdeki münkasım olan mehasin ve kemâlâtı mühezzebe ve müzehhebe olarak cem etmelidirler. Evet, meşrûtiyettir; herşeyde meşveret hükümfermâdır. Efkâr-ı umumiye dahi didebandır. İcma-ı ümmetin hücciyeti buna hüccettir.”3

Hatta, bütün ilimlerin fezlekelerini ihtiva eden Kur’ân-ı Kerîm’i de şahıslar değil, fen, sosyal manevî her ilim dalından ihtisas sahibi, uzman bir heyet tefsir etmelidir.

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Münâzarât, s. 79-80.
2- Bediüzzaman, Sünûhat, s. 51-52.
3- Bediüzzaman, Muhakemat s. 20-21.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*