Şimdi, mâdenlerin envâına bak!

Image

Şimdi, yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envâına bak. Bunların tezyinâtları ve menfaatli hâsiyetleri bir Sâni-i Hakîmin tezyini ile, tertibi ile, tedbîri ile, tasviri iledir.

Şanı ne yücedir Onun ki, her şeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” (Yasin Sûresi: 83.) “Hiç bir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belli miktar ile indiririz.” (Hicr Sûresi: 21.)

 “Rüzgârları da Biz aşılayıcı olarak gönderdik, sonra gökten bir su indirip onunla sizi suladık. Yoksa o suyu hazinesinde saklayan siz değilsiniz.” (Hicr Sûresi: 21-21.)

Şimdi, rüzgârlara bak ki; sâir hakîmâne, kerîmâne faydalarının ve vazifelerinin şehâdetiyle, gayet mühim ve kesretli vazifelere koşuyorlar. Demek, o dalgalanmak bir Sâni-i Hakîm tarafından bir tavziftir, bir tasriftir, bir kullanmaktır. Dalgalanmaları ise, emr-i Rabbânînin çabuk yerine getirilmesine süratle çalışmaktır.

Şimdi, bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara; yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü, onlara terettüb eden âsâr-ı rahmet olan faydaların ve semerelerin şehâdetiyle ve dağlarda bir mîzan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mîzan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, bir Rabb-i Hakîmin teshîriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, Onun emrine heyecanla imtisâl etmeleridir.

Şimdi, yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envâına bak. Bunların tezyinâtları ve menfaatli hâsiyetleri bir Sâni-i Hakîmin tezyini ile, tertibi ile, tedbîri ile, tasviri ile olduğunu onlara müteallik hakîmâne faydaları ve mesâlih-i hayatiye ve levâzımât-ı insaniye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvâfık bir tarzda ihzârları gösteriyor.

Şimdi, çiçeklere, meyvelere bak. Bunların gülümsemeleri ve tatları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri bir Sâni-i Kerîmin, bir Mün’im-i Rahîmin sofrasında birer tarife, birer dâvetnâme hükmünde olarak muhtelif renk ve koku ve tatlarla her neve ayrı ayrı tarife ve dâvetnâme olarak verilmiştir.

Şimdi, kuşlara bak. Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni-i Hakîm’in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i katî ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyât ve ifade-i maksad etmeleridir.

Şimdi, bulutlara bak. Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi boş bir gürültü olmadığına katî delil ise; hâlî bir boşlukta o acâibi icâd etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek gösteriyor ki, o şırıltı, o gürültü gayet mânidar ve hikmettardır ki; bir Rabb-i Kerîmin emriyle müştaklara o yağmur bağırıyor ki, “Sizlere müjde, geliyoruz!” mânâsını ifade ederler.

Şimdi göğe bak, gök içinde hadsiz ecrâmdan yalnız kamere dikkat et. Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîmin emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne âit mühim hikmetlerdir ki, başka yerde beyân ettiğimizden, kısa kesiyoruz.

İşte, ziyâdan tut, tâ kamere kadar saydığımız küllî unsurlar, gayet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar, bir Vâcibü’l-Vücudun vahdetini ve kemâl-i kudretini ve azamet-i saltanatını gösterir, ilân ederler.

İşte ey gâfil! Eğer bu gök gürlemesi gibi bu sadâyı susturabilirsen ve güneşin ışığı gibi parlak o ziyâyı söndürebilirsen, Allah’ı unut! Yoksa, aklını başına al, “Tenzih ederim o Zâtı ki, ‘Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar Onu tesbih ederler’” (İsra Sûresi: 44.) de.

Sözler, 33. Söz, 20. Pencere, s. 613

LÜGATÇE:

cevâhir: Cevherler. Kıymetli taş ve madenler.

envâ: çeşitler.

tezyinât: Süslemeler.

hâsiyet: husûsi fayda, özellik, tesir.

Sâni-i Hakîm: Herşeyi sanatla ve hikmetle yaratan Allah.

tasrif: İstediği şekilde idare etmek.

mesâlih-i hayatiye: Hayat için gerekli, lüzumlu olan şeyler.

müdâvele-i hissiyât: his, duygu alış verişi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*