Şimşek ve gök gürültüsünün hayata hizmeti

Bu kış oldukça sıcak ve yumuşak geçti. Baharın izleri daha şimdiden gözükmeye başladı. Anadolu’da, 20 Şubat’ta ilk cemrenin düştüğü kabul edilir. Cemre ise baharın habercisidir. Cemreler birer hafta ara ile önce havaya, sonra suya ve toprağa düşer. Önceleri çocukluğumuzda “cemre nedir” diye büyüklerimize sorduğumuzda, bazı küçük tırtıl böceklerini gösterip, işte  “cemre bunlar” derlerdi. Halbuki cemre diye bir canlı türü yoktu. Galiba cemre sadece bir tanım ve teşhis şekli. Cemre sıcak anlamına geldiğine göre havanın, suyun ve toprağın ısınma safhaları bu şekilde tanımlanmış.

Cemrelerden sonra ise nevruz gelir. Bahar bayramı anlamına gelen nevruz doğu toplumlarında yaygın olarak kutlanır. Nevruz sonrasında ise tabiattaki uyanma çok daha fazla hızlanır. Bitkiler, ağaçlar, otlar, çiçekler, böcekler ve diğer tüm canlılar yeni bir baharın başlangıcında adeta bir haşir misali yaşarlar.

“Sonra senevî haşrin meydanı olan bahar mevsiminde gel, bak! İsrafilvari melek-i ra’d; baharda nefh-i sûr nevinden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen o tohumcuklar, ism-i Hafîz’in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm’den gelen evamir-i tekviniyeyi imtisal ediyorlar. Ve öyle tevfik-i hareket ediyorlar ki onların o hareketlerinde bir şuur, bir basîret, bir kasd, bir irade, bir ilim, bir kemal, bir hikmet parladığı görünüyor.” 1

17. Lemada geçen bu ifade bahar mevsimindeki ihya ve hayatlandırma fiillerini izah ediyor. Gök gürültüsünden sorumlu meleğin İsrafil Aleyhisselam gibi yağmura sur borusu ile üflediği ve tohumların da adeta bir ruh üflenmiş gibi hayat bulduğunu ifade ediyor. Bilindiği gibi İsrafil Aleyhisselamın iki mühim görevi var: Birisi kıyamette sur borusuna üflemek, diğeri hayatın ihyası için vazife yapmak. İşte melek-i rad da adeta büyük bir gök gürültüsü ile ağzından dehşetli ve korkutucu bir ateş üfleyerek, hem yeri göğü sesiyle inletiyor, hem de ışığı ile çevresine nur serpiyor.

Peki bahar mevsimindeki gök gürültüsü ve şimşeklerin ihya ve hayat ile nasıl bir bağlantısı olabilir?  Yağmur olayını biraz biliyoruz, ancak şimşeklerin fonksiyonu nedir acaba?

Bu suallerin cevabını ise Haluk Nurbaki Hocamızın, “Evrendeki Mucize” adlı kitabını okurken gördük.

Mezkûr kitapta Nurbaki Hoca şöyle bir tanım yapıyordu:

“Canlılar için asıl mesele DNA yenilenmesidir. Bu olay üreme, büyüme ve tamir için zorunludur. DNA yenilenmesi için karbon, oksijen, hidrojen ve fosfora ihtiyaç vardır. Canlılar atomik safhada DNA üretemezler. DNA yapısını hazır olarak bir diğerinden alırlar. Bu konuda en mühim canlı bitkilerdir. Bitkiler DNA molekül yapısına gerekli maddeleri topraktan alır ve DNA inşa ederler ve diğer canlıların hizmetine sunarlar. Bu yüzden bitkiler topraktan alacakları fosfor ve azot çok önemlidir. Gübre ihtiyacı bundan doğar. Azot havadan veya topraktaki bakterilerin işlemlerinden elde edilirken, en zor bulunan fosfordur. Bu da gübre yolu ile alınır. DNA için zorunlu olan oksijeni ve hidrojeni ise sudan alır bitkiler. Bir bitkinin hidrojen konusunda çok önemli bir ihtiyacı ise hidrojendeki elektromanyetik potansiyeldir. Bunun manası iyonu bol su, yani elektrik yüklü su demektir. Ve temel kaynak da gök gürültülü yağmurlardır. Tam DNA yapacağı zaman bu ihtiyaç artar ki, bu da bahar mevsimindir. İşte bol yıldırımlı yağmurlar bitkinin imdadına bu zaman yetişir.” 2

Gördünüz mü hakikati? Hayatın temel maddesi olan DNA sadece bitkiler tarafından işlenebiliyor, diğer bir çok canlı ise bitkileri yiyerek DNA üretebiliyorlar. Bazı canlılar da birbirini yeme yolu ile istediklerini alıyorlar. Demek ki bitkiler DNA yapmasalar hayat bitecek. İşte bitkilerin bu üretimi de bahar mevsiminde oluyor. En temel maddeler de elektrik yüklenmiş hidrojen ile vuku buluyor. Bunun da yolu gök gürültülü yağmurlar.

Demek ki “Sonra senevî haşrin meydanı olan bahar mevsiminde gel, bak! İsrafilvari melek-i ra’d; baharda nefh-i sûr nevinden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına” denilirken ne kadar derin bir hakikate işaret edilmiş. Elbette ki, başka hakikatlere de işaret edilmiş olabilir. Bazen bir sözün altında yetmiş mana bulunur derler. Böyle hakikatleri Nurlarda çok sık görürüz.

Nurbaki Hocamızdan da Allah razı olsun. Risale-i Nurdaki mühim bir ihya hakikatinin  altındaki derin manaları anlamamıza vesile olduğu için.

Dipnotlar:
1- Lem’alar, 17. Lema,  s.165
2- Evrendeki Mucize, Dr. Haluk Nurbaki, s.30

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*