Siyasetin dine saygısı…

Başörtüsü yasağına dair siyasî tartışmalar, siyasetin dine ve mânevî değerlere saygısını ve hizmetini bir defa daha gündeme getirmekte. Sert politik polemikler ortasında, bilhassa dinî ve mânevî değerlere karşı tâkip edilmesi gereken istikametli tavrı sözkonusu etmekte…

 

Bu hususta Bediüzzaman, dine ve mânevî değerlere hizmetini takdir ettiği sâdece Demokrat Parti’ye değil, topyekûn siyasete ve bütün partilere milletin inanç değerleriyle barışık olmayı ve dine hizmeti tavsiye eder.

Bunun içindir ki, daha geçen asrın başlarında siyasetçileri, “umûmun mâl-ı mukaddesi (ortak değeri) olan din”i, “inhisarcılık zihniyeti”yle kendi siyasî zihniyetine ve partisine has göstermekten sakındırır. Bu inhisarcılığın “dine aleyhtarlık meylini uyandırmakla nazardan düşürdüğü”ne dikkat çeker.

Siyasî “tarafgirlik”le diğerlerini dinin aleyhine sevk ettiği tehlikesine karşı ikaz eder. Dine hizmet ve samimîyetin “dine imâle etmek”, meylettirmek ve başkaların dine sahip çıkmasını sağlamak olduğunu bildirir. (Sünûhat, 66)

Bunun içindir ki, Millet Meclisi’nde Şark Üniversitesine bütçeden tahsisat verilmesi görüşmelerinde, “Garplılaşmak ve an’anattan (mânevî kültür ve geleneklerden) tecerrüd etmek (sıyrılmak ve kopmak) taraftarı” bir bazı mebusların itirazlarına, “farz-ı muhâl olarak hiçbir cihette ihtiyaç olmazsa da” kaydıyla, şahısları itibarıyla inanç ve dinî kıymetlere gerek duymazlarsa dahi, “dinin vatan ve milletin huzur, asayişi ve bekâsı” için gereğini belirtir…

POLİTİK KISKANÇLIK KISIRDÖNGÜSÜ

Milletvekillerine, “Ekser enbiyânın (peygamberlerin) Asya’da, Şark’ta zuhuru (çıkması) ve ekser hükemânın ve feylesofların Garbda (Batı’da) gelmelerinin delâletiyle Asya’yı hakîki terakkî ettirecek, (maddî ve mânevî kalkındıracak) fen ve felsefenin tesiratından ziyâde, hiss-i dinî olduğunu” anlatır. Bu fıtrî kanunu nazara almayarak ‘Garblılaşmak’ nâmıyla an’âne-i İslâmiyeyi (İslâmî esas ve kültürü) bıraksanız ve lâdînî (din dışı sistemi) bir esas yapsanız dahi, millet ve vatan selâmeti için dine, İslâmiyetin hakikatlerine katiyen taraftar olmak size lâzım ve elzemdir” dersini verir. (Emirdağ Lâhikası, 437-439)

Devletin ve bütün partilerin evvelemirde milletin inanç ve değerlerine sahip çıkması gerektiğini, “particilik taraftarlığı” ve siyasî mülâhazalarla değerleri ayrıştırıp çatıştırmanın ve değerler üzerindeki siyasetin adâlet ve kardeşliği zedeleyeceğini, kamplaşmayla tefrika fitnesini uyandıracağını uyarır. (a.g.e., 386)

Millete rağmen dayatmaların vatandaşların bir kısmını dışlayacağı; millet irâdesinde çatallaşmaya sebebiyet verdireceği, “ittifaksızlıktan gelen zâfiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebînin politikasına” kapı açacağını haber verir. Ecnebilerin “ehemmiyetsiz, muvakkat (geçici) yardımlarına karşı acîb siyasî rüşvetler”e mecbur edeceğini yazar. (Tarihçe-i Hayat, 320)

Bundandır ki, siyasî partilerin hak ve hürriyetleri savunmasını, dinî özgürlükleri, din eğitimi ve öğretimini temine yönelik söylem ve teşebbüslerine siyasî kıskançlıkla karşı gelmek, siyasî inhisarcılık zihniyetinin tezâhürü olmakta.

Siyasî partiler, elbette siyasî hesâplar yapacaklar. Milletin tasvibini almak amacıyla siyasî irâdede bulunacaklar. Önemli olan, bu siyasî hesâpların, milletin inanç ve değerleriyle, maddî ve mânevî kıymetleriyle, millî menfaatleriyle uyumlu olmasıdır.

Günübirlik politik kıskançlık kısırdöngüsünden arınması; elitist halktan kopuk siyasetin ve devletin milletle arasındaki bariyerleri ortadan kaldıran, milletin değerlerine yakınlaşması ve buluşmasıdır. Bu ihtiyacı hissetmesidir…

HANGİ SÂİKLE OLURSA OLSUN…

“Yasal yasak var” diye başörtülü adayları kabul etmeyen, seçilmiş başörtülü belediye meclisi üyelerini toplantılara almayan, AİHM’e gönderdiği savunmada “başörtüsü yasağı”na arka çıkan AKP çevrelerinin, Kılıçdaroğlu’nun “Söz veriyoruz, türbanı da biz özgür kılacağız; biz öyle söz verip de tutmamazlık etmeyiz” açıklamasına, “Kılıçdaroğlu samimî ise önce belediyelerinde başörtüsü ayıbına son versin” mukabelesi, siyasetin hâlen zebûnu olduğu “anûdâne (inadına) particilik” ve “tarafgirlik” vâhim çıkmazını su yüzüne çıkarmakta…

Oysa hakperestlik, nereden gelirse gelsin, hangi sâikle olursa olsun, dinî hak ve hürriyetleri temine yönelik çalışmalara sahip çıkmaktır. Toplumdaki ayrışmayı ve kutuplaşmayı bertaraf edip rahatlatan, tahrikleri boşa çıkaran, uzlaşmayı temine zemin hazırlayan çabalara destek vermektir. Siyasetin milletin ortak kutsal değerlerine saygıya ve hizmete yönelmesine yardımcı olmaktır…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*