Siz bilirsiniz..!

Bir yarıştır gidiyor. Dün biri, bugün diğeri, yarın bir başkası. Gün geçmiyor ki maratondaymışcasına Yeni Asya’ya saldırı, sataşma, karalama olmasın.

Bazen tek tek bazen de topluca. Sanırsın bayrağı düşürmeme gayreti var ve elden ele sürdürmekteler. İftira, hakaret, küçümseme yarışlarını, algı operasyonlarını…

Halbuki Müslümanlıkta büyük günahlardan değil miydi iftira? Velev ki deseler: İftira etmiyoruz gerçekleri söylüyoruz. O zaman da en hafif tabiriyle dedikodu yapmış olmuyorlar mı?

Peki ne emreder Rabbimiz: “Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin). Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.”1

Efendimizden (asm): “Kim karalamak gayesiyle bir Müslümana iftira ederse Allah o kimseyi bu söylediği sözler’in vebalin’den ‘tamamen temize’ çıkıncaya kadar Cehennem köprüsü ‘sırat’ üzerinde bekletir.”2

Bunları bizlere yapan Müslüman bildiğimiz, kardeş dediğimiz insanlar. Peki yaptıkları bu davranışlar İslâmla, Müslümanlıkla ne kadar uyumlu?

Desek ki ‘Eğri de olsa, doğru da olsa aklımı sana verdim, sen düşün ben sana uyarım.’ Ne güzel bir kardeşiniz olurduk değil mi o zaman?

Ama “Bak şu fikrinde, işinde yanlışlık var. Şöyle yapma, bunu yaparsan daha iyi olur.” deyince mi kötü oluyoruz?

İstiyorlar ki biz düşünmeyelim onlar düşünsün. Biz yazmayalım onlar yazsın. Biz yol göstermeyelim, onların izinde sorgusuz – sualsiz gidelim.

Şimdi bu kişiler bizleri, Yeni Asya’yı yani duruşumuzu beğenmediği için başlıyorlar toptan kimi zaman tektek, bazen de sırayla.

‘Yeni Asya kapatılsın’, ‘Ne zaman kayyum atanacak’, ‘Konuşturmayın, susturun’

Tamam da Müslüman; Sen mi karşıladın bu hizmetin sıkıntısını, derdini, ihtiyaçlarını da neyi kapatıyor, kime kayyumla kıyıyorsun?

Yeni Asya kimilerinin hamuduyla lokumlarını zıkkımlandığı fakir – fukara, garip – guraba hakkı olan o devlet imkânlarından hiçbir zaman faydalanmadı ki. Buna tenezzül dahi etmedi. Hiçbir zaman o kaynaklardan su içmedi ki…

Kimin malına mülküne konuyor, çöküyorsun. Hiç had bilmiyorsunuz bari Hak’tan korkun yahu.

Beyler, hanımlar. Biyerlere selâm çakmayı bırakın. “Bu gayretlerimi birileri görür de, biyerlerin ucundan, kenarından nemalanırız, en azından akıllarında olalım” kurnazlığını bırakın.

Bu hizmetlere hiçbir katkınız yok, gidin hangi işle uğraşıyorsanız Allah yolunuzu açık etsin, gölge etmeyin, uzaklaşın kardeşim.

Bu hizmetler, bu mücadele sizler istediniz diye kurulmadı ve sizler istiyorsunuz diye de bitmeyecek Allah’ın izni ile.

Yormayın o naif beyinlerinizi. Yapmayın.

“Gün bizim, güç bizim, devlet bizim” kahramanlığından vazgeçin. Allah’a inanmışız ki, yaşattığınız her şeyi yaşayacaksınız. İşte o zaman yine bizler üzülecek sizlere Yeni Asya, hak için, inandığı doğrular hatırına sahip çıkacak…

Bizler kıyamet günü yapmadığımız şeylerin sevaplarıyla karşılaşınca sevineceğiz. Çünkü Efendimizin (asm) müjdesi: (Kıyamette bir kimse, sevap defterinde yapmadığı ibadetleri görür. “Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır” denir.)3

Sizler kıyamet günü sevapsız kaldığınızda, üstelik burada gıybetini edip iftira attığınız insanların günahları defterinize yazıldığında ne yaparsınız onu bizler bilemeyiz…

Sadece hatırlatıyor ve eyvah demeden önce ikaz ediyoruz ve her şeyi iyi bildiğiniz için (!) sizi size bırakıyor ve Allah’a havale ediyoruz.

Siz Bilirsiniz..!

Şenol Berk

Dipnotlar:
1. Hucurat Sûresi 12. Âyet.
2. Ebu Davut sırat.
3. Harâiti.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*