Siz merak etmeyin, bu millet “fuhuş” deyince anlar

Cum’a hutbelerinin en sonunda okunan, Nahl Sûresi’nin 90. âyetini dinleye dinleye çoğumuz ezberlemişizdir.

(Tevafuklar peşpeşe… Tam bu makaleyi yazarken baktım, mu’tad hatmimden, aynı sûrenin, aynı âyetine gelmişim.) Eskiden hatib bu âyeti okur, bitirirdi. Ama sonradan, tam tamına asıl mânâsını vermeyen Türkçe meâlini de ilâve ederek okumaya başladılar. (Tahminimce, 12 Eylül sonrası olabilir.) Hâlbuki hutbede Türkçe veya Arabî lisândan başka lisân olmaz. (Bununla alâkalı, geçmiş zamanda bir iki makale yazmıştık. İleride tekrarlayacağız inşâallah.)

Âyet içinde geçen bir “fahşâ” kelimesi var. Bu kelime, “fuhuş” kelimesi kökünden gelmektedir. Ve “kâmus-u Osmanî”de bu kelimenin mânâsı şöyle veriliyor ki, doğrusu da odur. “FAHŞÂ: Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zinâ gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda ‘fuhşiyat’ tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir.”

İşte, ilk zamanlarda bu “fahşâ”yı, “fuhuş, zîna” diye veriyorlardı. Son zamanlarda, daha ziyâde, Diyanet’in yeni meâlinden; “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor” olarak vermeye başladılar.

Tamam, fahşâ için verilen üç dört mânâ da doğru, ama burada esas kastedilen, daha ziyâde, “fuhuş ve zinadır.” Onların da ne olduğunu bu millet gayet iyi anlar. Bunu niye kamufle edip söylemiyorsunuz ki? Yoksa, zinânın suç olmaktan çıkarıldığı için mi öyle yapılıyor? Hâlbuki “fahşâ”, “zinâ, fuhuş” olarak ifade edilse, o yolda meyli olanlara da az çok tesir eder. Günaha çok yaklaşmamaya çalışır. Ama siz, onun hakikî mânâsının üstünü örter, kamufle ederseniz cemiyet ne olur?

Eski meâllerin hepsinde (Ömer Nasuhî Bilmen, Hasan Basri Çantay, Elmalılı Hamdi Yazır gibi) “fahşâ”, “zinâ ve fuhuş” olarak tercüme ediliyordu. Bunun yanında tabiî, olduğu gibi naklettiğim

Diyanet’in tefsiri de şöyle: {“Hayasızlık” diye çevirdiğimiz fahşâ kelimesi, aynı kökten gelen fuhuş kelimesiyle eş anlamlı olup çirkin sözler ve fiiller için kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “fhş” md.). Daha genel bir ifadeyle fahşâ, başta zina olmak üzere edep, hayâ ve iffete aykırı her türlü söz ve davranışı ifade eder. “Kötülük” diye çevirdiğimiz münker ise genellikle mâruf kavramının zıddı olarak “aklın ve sağ duyunun çirkin bulduğu, erdemli toplumun yadırgadığı tutum ve davranışlar” anlamına gelir.}

İşte vaziyet bu. Hutbe okunurken, “âmin” demek bile câiz görülmezken, habire yeni yeni şeyler ihdas edilerek, hutbeler acâib hâle getirildi. Ana metin Türkçe, Nahl Sûresi 90. âyet meâlli oldu. Yetmiyormuş gibi, 28 Şubat dayatması bir duâ daha ilâve edilip, işi iyice sulandırdılar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*