Soframız iftar sofrası mı, iftihar sofrası mı?

Ramazan’ın ilk haftasının son günlerinde televizyonda şöyle bir haber vardı:

“Erzurum’da bir ayakkabı mağazası, ayakkabının çiftini 2 liradan satmış! Bin çift ayakkabı satılmış. Vatandaş izdiham meydana getirmiş, poşet poşet, kucak kucak ayakkabı götürmüş!”

Nasıl ki, toprağa bir mısır tanesi ekilir, 1000 mısır tanesi alınır. Bu mübarek Ramazan, Kur’ân ayı, indirimli satışların yapıldığı rahmet ayı tarlasına bir söz, bir zikir, bir vird, bir duâ sözü ekene 100 sevap veriliyor, 700 sevap veriliyor, 7000 sevap bin veriliyor, 30.000 sevap veriliyor!

Kur’ân-ı Hakim’in her harfinin okunmasıyla öyle bir kıymeti olur ki, bir harf, on, yüz, bin ve binler sevabı ve bâkî meyve-i uhrevîyi verecek mahiyettedir.

Yalnız kıraatinde herbir harfinin on, yüz, bin ve binler ve eyyam-ı mübarekede otuz bine kadar sevab-ı uhrevî ve meyve-i Cennet verir. (Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 11.)

Camilerde, dershanelerde, sohbethanelerde izdiham yapıp kucak kucak, poşet poşet Ramazan bereketinin sevaplarını götürmemiz gerekirken ne ile meşguluz?
Toplum olarak maalesef Ramazan’ı da dünyevîleştirdik, orucu da…

Oysa, Ramazan nefsi terbiye ayıdır, azgınlaştırma mevsimi değil! Zikir, şükür, fikir ayıdır; eğlence ayı değil. Duâ ayıdır, deva ayıdır; tıka-basa yiyerek dertlere gark olma ayı değil. Aç kalalım ki, açların halinden anlayalım.

Ramazan Kur’ân ayı, zikir ayı, şükür ayı, fikir ayı değil mi? Sevapların bol verildiği bir mevsim değil mi? Evet, Ramazan ‘evrad ve ilmî derslerle meşgul olma ayı’dır. Ramazan-ı Şerif’te hayrı birden bine çıkan evradlarımızla meşgul olmalı. İlmî derslerimizle, meseleleri müzakere etmeli. (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 792.)

Ramazan tefekkür ayı değil mi? Bir hadis-i şerifte, “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır” diye beyan edilmiyor mu?

Meşhur üç ayların sonuncusu Ramazan’da seksen sene bir ömrü kazandıracak ibadet, Kur’ân’a ait meselelerle meşguliyetle (tefekkürle) elde edilebilir. Kur’ân hakikatlerini tefekkür, yani Risale-i Nur’la iştigal, “hem ibadet, hem ilim, hem marifet, hem tefekkür, hem kıraat-i Kur’ân mânâları”nı (Barla Lâhikası, s. 530) haizdir.
Ramazan iktisat, şükür ve bereket ayıdır. Acaba sofralarımız ne sofrası? İftar sofralarıyla rızay-ı İlâhîyi mi gözetiyoruz; yoksa dünyayı, şan-şöhreti, tama’yı mı avlamaya çıkıyoruz? İftar sofraları mı, iftihar sofraları mı, israf sofraları mı, ihtikâr sofraları mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*