Ama, iş işten geçmiş olur.
Her insanın kıymeti himmeti nisbetindedir.
Hayatını Bâkî yolunda sarfettiği nisbette insan değer kazanır.
Son pişmanlıkların en son noktası ahiret hayatıdır.
İnsan için geri dönülemeyen bir yolun sonundadır.
Allah’ın huzurundadır.
İnsan perişandır,
İnsan bitkindir,
İnsanın tükendiği andır.
“Yâ leytenî küntü türâbâ” der.
Yani, âyet-i kerimede meâlen:
“Keşke toprak olsa idim de, bu akıbet başıma gelmese idi…”
Fakat ne çare!
İş işten çoktan geçmiştir.
Servetler dünyada kalmıştır.
Günahlar bir yığın halinde sırtına yüklenmiştir.
Bu açıdan dünya hayatındaki anlarımız çok önemlidir.
Yaptığımız işleri, meşgalelerimizi iyi tahsil etmeliyiz.
Yapılan gıybetler, ateşin odunu bitirdiği gibi, hasenâtımızı duman etmesin.
Yapılan hizmetler isabetli olsun.
Sadırdan değil, satırdaki hakikatleri yaşamalıyız.
Tevile sapmadan,
Çizgiden çıkmadan,
Vesilelere âlet ve tâbi olmadan,
Kör hislere,
Şuursuz evhamlara,
Şahısların zikzaklı hallerine,
Tehlikeli evhamlara,
Zamanın seyline takılmadan hizmetlere sadakat ile devam etmek…
“..en ziyade kendini kurtaranlar, Risâle-i Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir” diyen bir Üstadın Talebeleriyiz.
Üstad Van’da iken medresesine alacağı talebelerine bu şartı koşarmış:
“Benimle beraber olacaksınız, geri dönüşü olmayacak, sadakatli davranacaksınız.”
Bu taahhütlerden sonra belirli bir süre verirmiş.
Ondan sonra kabul edenleri talebeliğe kabul edermiş.
Bugün bu şartlar aynen geçerlidir.
Zamana göre, şartlara göre, siyasî iktidarlara göre şekillenen hizmet halleri bizi bir takım pişmanlıklara sürükler.
Geçmişte bunun acı neticelerini yaşadık.
Bu zahirde kolay olan bir yol olarak görülebilir.
Ama daha sonra bunun acı neticeleri insanın midesini bulandırır.
Yarın ne olacağı belli değil.
Ama şu bellidir:
Risale-i Nur hiçbir şeye âlet edilemez.
Bir basamak olarak kullanılamaz.
Bunun için Üstadımızın, talebelerine muhtelif zamanlarda yemin ettirdiğini ağabeylerden dinlemiştik.
“Beni istismar ettirmeyeceğinize, benim iman-Kur’ân dâvâmdan vazgeçmeyeceğinize…” mânâsında söz vermelerini istemiştir.
Bu sadece onlara değil, bütün Nur Talebelerine şamildir.
“Keşke“ demeden, son pişmanlığa düşmeden…
Benzer konuda makaleler:
- Üstadın mektup başlıklarındaki hikmet
- Nur Talebesi olmak
- Son şahitlerden Mustafa Ekmekçi dua bekliyor
- Pişmanlık her devirde hep aynı
- Bir başkadır gurbette Ramazan…
- Pişmanlık
- Milletin morale ihtiyacı var
- Son Sefer
- Komşunun külü
- Kur’ân için mücadele eden adam, Bediüzzaman
İlk yorum yapan olun