Son şahitlerin anlattıkları Almanya’da ilgiyle dinlendi

KATILAMAYAN AĞABEYLER GÖRÜNTÜLÜ MESAJ YOLLADI

ProgramIn sıradışılığı ikinci bölüme de sarktı. “Güneş Doğudan Yükselir” sinevizyonunu seyrederken, sahnede Bediüzzaman’ın Kur’ân dâvâsına hayatlarını vakfetmiş, yaşları yetmişi çoktan aşmış kahramanlar vardı. Toplantının şeref misafirleri elbette onlardan ibaret değildi.

Sağlık ve vize engeli gibi sebeplerden dolayı gelemeyen şeref konuklarının toplantıya sözlü, yazılı ve elektronik imkânlarla gönderdikleri mesajların okunması anında, salona sevinç ve hüzün beraberce hakim oldu. İzmir-Torbalı’dan Mehmet Ali Göksel sağlık problemlerinden dolayı gelemediği için çok üzgün olduğunu söyleyerek görüntülü bir mesajla programı tebrik etti. Yine Manisa’dan görüntülü mesaj gönderen Mehmet Akif Sönmez mesajında Üstadın Risâle-i Nurları durmaksızın bıkmadan okumamızı vasiyet ettiğini belirtti. Şanlıurfa’dan gelen görüntülü mesajda ise Abdülkadir Badıllı Ağabey Almanya’nın vize konusundaki sert tutumundan dolayı gelemediğini belirterek programı tebrik etti.

(Küçük bir bilgi olarak belirtelim ki, bu görüntülü mesajları ve panelin tamamını www.saidnursi.de adresinden takip edebilirsiniz.)

ABDÜLMUHSİN ALKONAVÎ (MUHSİN ALEV) AĞABEY DE PROGRAMDA

Toplantının en garip ve renkli bir sahnesi, 1954’ten bu yana Berlin’e yerleşmiş ve buradaki Kur’ân ve iman hizmetleriyle ömrünü geçirmiş Abdülmuhsin Alkonavî’nin takdimiydi. Bediüzzaman’ın üçüncü Said dönemini okuyanlar orada Muhsin Alev ile çok karşılaşırlar. Onun Gençlik Rehberi kitabını bastırdığını ve tarihin ancak bir defa şahit olabileceği muhteşem Gençlik Rehberi Müdafaasının Bediüzzaman’ca on binlerin bakışları altında yapılmasına vesile olduğunu bilirler. İşte 1954 yılında Yunanistan, Gümülcine, Üsküp ve Avusturya yolu ile Berlin’e gelip yerleşmiş Abdülmuhsin Ağabeyi o günleri yaşayanların dışındakiler duymuşlardı, fakat görmemişlerdi. Avrupa Nur Cemaatinin davetine icabet eden Abdülmuhsin Ağabeyin hassas, nüktedan ve mütevazi bir fıtratı var. Bediüzzaman Hazretlerine ulaşmadan önce hemşehrisi Zübeyir Gündüzalp’in yardımıyla Nurları tanıyan Muhsin Alev, daha sonra tıp fakültesine kaydını yaptırır. Risâle-i Nur’a daha çok hizmet etmek için Mekteb-i Tıbbîye’den kaydını edebiyat fakültesine alır ve geceli gündüzlü Nurun hizmetinde Mustafa Oruç’larla birlikte Ahmet Aytimur, Mehmet Fırıncı ve Hakkı Bozkurt’larla İstanbul’da koşuştururlar.

SON ŞAHİTLER ALMANYA’DA HATIRALARINI ANLATTI

1957 senesinde Isparta’da askerlik yaparken Bediüzzaman’la şereflenen son şahitlerden birisi de Cemil Çelik idi. Çankırı’nın Şabanözü kazasından Almanya’ya gelerek, bir ömür boyu Nurlara hizmet eden Cemil Çelik, şem’e tutulmuş pervane gibi Bediüzzaman’ın dâvâsının cazibesine kapılmış ve hâlâ gözyaşlarıyla o mutlu hatıralarını Şabanözü ile Ankara arasında hem yaşıyor ve dinleyenlere yaşatıyor.

Bediüzzaman Hazretlerini dünya gözüyle müteaddit defalar ziyaret etmiş bahtiyarlardan birisi de Nevşehirli Hasan Okur Ağabey idi. Tarihçe-i Hayat’ta, Üstadın kollarında iki kişi oldukları halde onu merdivenlerden indirenlerin sağındaki gözlüklü, ince yapılı zatın Hasan Okur olduğunu salondakiler o gün öğrenmiş oldular. Tatlı ve selis konuşmasıyla hatıralarını yâd eden Hasan Okur, İttihad ve ardından Yeni Asya ile devam eden neşriyat çizgisinin sahip ve takipçilerinden olduğunu da bu münasebetle ifade etmiş oldu.

Hastalığına rağmen Avrupa Nur Cemaatinin davetini kabul eden ve on dokuz yaşından yetmiş yedi yaşına kadar hayatını Kur’ân ve iman dâvâsına vakfetmiş bahtiyarlardan birisi de Vanlı Selâhaddin Akyıl idi. Dindar bir aileden ve muhafazakâr bir çevrede yetişen genç Selâhaddin, Bediüzzaman’ın birinci dönem talebelerinden Molla Hamid Ekinci vasıtasıyla Risâle-i Nur’u tanımış. Nurun pervanesi olunca genç Selâhaddin, askerlik tezkeresini alır almaz Van’a değil, Isparta’ya koşar. 1955’te Seyda’yı Isparta’da bulamayınca 1956 yılında bir bayram arefesinde Üstadıyla bayramlaşmak üzere Isparta’ya geliyor ve maksadına ulaşıyor. Daha sonraki yıllarda yine Bediüzzaman’ı ziyaret eden Selâhaddin Ağabey, Üstadının vefatından sonra Van’da bayrağı dalgalandırırken Kemalistlerin zulüm ve baskısıyla bir çok defa hapishanelere düşüyor. Uzun yıllar mahkemeleri devam ediyor. Nur Ticarethânesinin tabelası sökülerek bir sene boyunca adliyede alıkonuyor. Hayatı, gençliğimiz için macera ve garipliklerle dolu Selahaddin Akyıl Ağabey de programda hatıralarından mütevaziyâne bir demet sundu.

‘TAYYARECİ’ ALİ DEMİREL’İN HATIRALARI DİKKATLE DİNLENDİ

Zübeyir Ağabey, müdafasında Risâle-i Nur’un tayyarelerle sevkinden bahsediyor. Sanki kerametkârane bir şekilde, gelecekte Nurların Türk ordusuna mensup pilotlarca Anadolu’ya dağıtılacağını haber veriyor. Risâle-i Nur’un dağıtımı ve tayyare denilince zihne ister istemez ‘Tayyareci Ali Demirel’ Ağabey geliyor. Erzincan’dan, İstanbul’a ve oradan Eskişehir’e, Ankara ve Kayseri’ye uzanan yollarda Ali Demirel, Risâle-i Nurları tayyare ile taşımış. Bediüzzaman Hazretlerini müteaddit defalar ziyaret etmiş. Fedakâr eşi Şükran Hanımla birlikte evinde Risâle-i Nur’un basım ve neşir hizmetinde çalışanlara hizmet etmiş. Bediüzzaman’ın İstanbul seyahatinde yine hizmetinde bulunmuş ve evinden onun için hiç kullanılmadık yorganını getirmiş. Tatlı ve nükteli anlatımıyla Ali Demirel Ağabey, kerametlere mazhar bir çok hatırayı anlatırken, salonda merak, sevinç ve tahassür dalgalanıyordu. Bini aşkın dinleyicinin kulak kesildiği bu bölüm, Avrupa’da ilk olarak bu kalitede ve seviyede takdim edilmişti. Davet edilenlerde sevgi ve tahassür gözyaşları, dinleyicilerde sevinç dolu bir hal ile program devam etti.

MUHABBET BAYRAMINDAN HERKES MUTLU AYRILDI

Bediüzzaman’ı görenlerin tatlı hatıraları, bu programı geçmiş programlardan çok farklı bir boyuta taşımıştı. Avrupa Nur Cemaatinin ‘çam sakızı çoban armağanı’ hediyelerini Mehmet Kutlular Ağabey, üstadımızın talebelerine takdim ederken, bakışlar geçmişin ellibeş altmış senesini tarıyordu. Avrupa Nur Cemaatinin 11. kez tertiplediği bu Bediüzzaman’ı anma gününün gözlere hitap eden bir başka güzel faaliyeti de, Risâle-i Nur’dan bazı kitapların (Asa-yı Musa, Gençlik Rehberi, Tabiat Risâlesi ve Hastalar Risâlesi gibi) muhtevalarından hareketle yapılan sergilerdi. Sözkonusu eserlerin mahiyet ve muhtevalarını panolara yansıtan bölgeler, yine Avrupa’da bir ilke imza atmış oluyorlardı.

İkinci bölümün musikisini Biz Bize grubunun idaresinde, Ahlen’den iştirak eden çocuklar icra etti. Programa el işleri, mutfak becerileri ve yüksek gayretleriyle katkıda bulunan Kölnlü hanımların fedakârlıklarını da burada belirtmek gerekir.

Sekiz saat boyunca Nurun gurbetteki bu muhabbet bayramını takip eden davetliler, program sonunda Mainz’den katılan Hafız Ali Hocanın okuduğu Kur´ân-ı Kerim’i dinledi. Salonun Alman görevlileri de bin kişinin üzerindeki katılıma rağmen bu kadar düzenli, muhabbetli ve gürültüsüz geçen programdan memnun olduklarını belirterek gelecek seneyi beklediklerini ifade ettiler.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*