Son vefatlar üzerine hatırladıklarımız…

Gerek, bu koronavirüs sebebiyle, gerek diğer şekillerde olsun, son vefat hadiseleri çok acaib bir hâl aldı.

Hem cemaatimizden, hem de diğer insanlarımızdan, memleketimizde çok vefatlar oldu. Kıyamet âlametlerinden sayılan “ani ölümler”, beklenen günün çok yaklaştığını işaret etmeye başladı. Ama bunu anlayan anladı, anlamayan anlamadı.

Bu anî ölümler, bize dünyanın fanîliğini, boş olduğunu bir kere daha gösterdi, hatırlattı. İnsanlar, ölmeden evvel birbirleriyle kardeşçe muamelede bulunsalar ne iyi olurdu.

Kâinatı, tesis ettiği bir nizam üzerine sevk ve idare eden Cenab-ı Hakk, Peygamberleri (aleyhümüsselâm) vasıtasıyla, insanlara tebliğ ettiği doğru yoldan ayrılmamalarını, yoksa sonlarının hüsran olacağını, hem bu dünyada, hem de öbür dünyada (âhirette) zelil ve rüsvay olacaklarını ifade etmiştir. Geçmiş asırlardaki Peygamberler (aleyhümüsselâm) zamanlarındaki insanlardan, dinleyenler kurtuldu. Dinlemeyenlere ise, yazık oldu.

Âhir zaman Peygamberi (asm), sadece bir kavme değil, bütün insanlığa ve cinlere de Allah’ın bir elçisi olarak gelmişti. İnsanların, hâl ve hareketlerini, dünyada yanlış yapmamalarını ve âhirete de bu yanlışlarla gidip, Cehenneme girmemeleri için İlâhî hitab olan Kur’ân’ın en büyük tercümanı olan Peygamberimiz (asm), Müslümanlar arasındaki birbiriyle olan münasebetlerini, hem Kur’ân’dan îzahlarla, hem de, hadis-i şerifleriyle anlatmıştır. Ama Müslümanların bir kısmı, hassaten de zamanımızda, kendi idraklerine göre bir din anlayışını esas alıp, Allah ve Peygamber (asm) emirlerine pek dikkat etmediklerinden, Müslümanlar arasında maalesef iman ve din kardeşliğinden ziyade parti, patırtı gibi sun’î bir araya gelmeler öne geçmiştir. Ondan dolayı da Müslümanlar arasındaki hakikî uhuvvet, kardeşlik, te’sis edilememiştir. Ve beraberinde de huzursuzluk, iftiraklar meydana gelmiştir.

Diğer taraftan, bizim cemaatlerimizde de hiç olmayan hâller tezahür etmiş, bazılarında, kardeşlik hukuku gitmiş, siyasette birlik gelmişti. Enaniyet, inad ve tarafgirlik de işi körükleyince, sun’î iftiraklar meydana gelmişti.  Aslında, “Nur kardeşliğinde İttihad ve ittifak” olması îcab ederken, böyle yanlışlar, hizmetlerimize de zarar veriyor maalesef. Hâlbuki siyaset bizim neyimize? Âhiretimizi kurtaracak mı, karartacak mı? Bunu düşünmemiz lâzım. Uhuvvet ve İhlâs Risalelerindeki düsturlarla birbirimize muamele etmezsek, o anî ölümler, bizlere de birden gelirse, ne yaparız? Lüzumsuz ve fındık kabuğunu doldurmayacak, tali, fer’i mes’elelerle birbirimizi üzüp, haksızlık yapıp, hukukuna tecavüz etmek, neye ve kime fayda sağlayacaktır? Düşünmemiz lâzım.

Her halükârda, dünyanın fanîliğini ve boş olduğunu hatırlayıp, çok kısa zaman sonra, ölümün bizlere de uğrayacağını unutmayıp, yarınki hesaba, şimdiden hazırlanmamız lâzım. Hassaten de, şu anda yaşayan bizler. Ölen öldü zaten. Artık onlar, amelleriyle baş başa kaldı. İş ki, biz hayatta olanlar kendimize gelmeliyiz.

Rabbimiz, hepimizi istikametten, Kur’ânî sırat-ı mustakimden ayırmasın inşâallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*