Sorumlu olan sorunlu olmaz

Çocuklarımıza sorumluluk duygusunu nasıl vermeliyiz? İleride kendi hayatlarının gerektirdiği davranışları onlara nasıl kazandırmalıyız? Geç kalmamak, sonradan söylenmemek, şikâyet etmemek için neler yapmalıyız?

Birçok anne baba çocuklarının en temel sorumluluklarını bile yapmadıklarından şikâyetçi… ‘Odasını toplamıyor, eşyalarını her yere gelişigüzel atıyor ve bu dağınıklıktan da rahatsız olmuyor.

Sürekli ona hatırlatmaktan yoruldum, ama hep söyleyerek nereye kadar… Ben söylemeyince bardağını bile alıp mutfağa götürmüyor…’
 
Bu tip sıkıntılar hepimiz için oldukça tanıdık… Kendi hikâyemizi anlatıyor gibi adeta… Çocuklarımızla yaşadığımız sorunlardan belki de en temel olanı, onlara sorumluluk duygusunu zamanında kazandıramamış olmamızdan kaynaklanmaktadır. Özellikle ergen yaşlara geldiklerinde yapmalarını istediğimiz, görmek istediğimiz davranışları göremeyince kızıyor ve söylenmeye başlıyoruz.
 
Bu olayı geriye doğru sardığımızda karşımıza çıkan ilk şey hormonlu şefkatimiz oluyor. Kıyamadığımız için, aşırı koruduğumuz ve kolladığımız zaman dilimleri… Daha küçük yapamaz, beceremez, yorulur diye yapmasına izin vermediğimiz sorumluluklarını, büyüdükleri zaman hiç zorlanmadan yapmalarını bekliyoruz. Kolay öğrendikleri zamanları kaçırdığımız için, zor öğrenme zamanlarına kalıyor söylenmelerimiz. Küçük yaşlarda daha çabuk kazanabilecekleri sorumluluklarını, birçok şeyi sorguladıkları ve yapmak istemedikleri ergenlik çağlarına kadar erteliyoruz. Doğru kullanamadığımız şefkatimiz çocuklarımızla ileriki yıllarda sorunlar yaşamamıza sebep oluyor. O kadar emek verdiğimizi, onun yapabileceği işleri bile kendimizin yaptığını düşünerek söylenmeye başlıyoruz. Bu durum ise ilişkiyi germekten başka bir işe yaramıyor.
 
Oysa okul öncesi yaşlarda çocuklar anne babalarını memnun etmeyi severler. Onların gözüne girebilmek için yaptıkları olumlu davranışları görülsün, beğenilsin isterler. Anne baba çocuğun hayatında ilk kahraman olduğu için, onların söyledikleri ve yaptıkları kanun gibidir. Okul döneminden sonra öğretmen bu rolü üzerine alır ve bundan sonra onun söyledikleri ve yaptıkları çocuk için öncelik taşır. Onların sevdiği ve hoşlandığı bir şeyler yapmak ve takdir almak çok önemlidir. Bu sebeple bu yaşlar sorumluluk duygusunun verilmesi için kaçırılmaması gereken yaşlardır…
İki yaştan itibaren döke saça da olsa yemeğini kendi yemesine izin verilmeli, doymadığı düşünülerek sürekli anne tarafından beslenmemelidir. Böyle alışan birçok çocuk anaokuluna başladıktan sonra, yemek saatinde yemeği önünde öğretmenin ona yedirmesi için oturup beklemektedir.
 
Ailecek yenen yemeklerde ona da tabak konulması, onun da masada bir yerinin olması yemek yeme alışkanlığı ve sorumluluğunu kazanmasında yardımcı olur. Kendi yiyemez, yeterince doyamaz diye yemek saatinden önce tıka baka doyurulan çocuk, bu alışkanlığı kazanmakta zorluk çeker. Birçok temel becerinin yerleşememesinde okul öncesinde bu davranışların anne tarafından yapılıyor olması en önemli etkendir. Temizlik alışkanlığı, yemek yeme ve giyinme becerilerinin kazanılması daha küçük yaşlarda çocuğun bunları yapmaya başlaması ve takdir edilmesiyle kazanılır ve yerleşir.
 
Sürekli korunan, kollanan, düşmeden, kalkmadan büyüsün denen çocuklar yürürken korkarak adım atarlar. Parka gittikleri zaman korktukları için kaydıraktan kayamazlar. Tırmanırken ayakları titrer. Merdivenden inerken tedirgin olular. Tek başına olmak korkutur onları… Çünkü her zaman yanlarında birinin olmasına ve işlerinin onun yerine yapmasına alışmışlardır. Kendi başına kalınca endişelenir, yapamayacağından korkar.
 
Küçük yaşlarda sorumluluklarını üzerimize alarak, aynı zamanda onların zafer duygularını da ellerinden almış oluyoruz. Tırmanmaya çalışan bir çocuğu zorlanmasın diye tutup kendimiz koyduğumuzda kendi çabasıyla elde edeceği mutluluğu da elinden almış oluyoruz. Çoğu zaman kıyamamak, aşırı koruyucu ve kollayıcı olmak uğraşarak, çabalayarak başarabileceklerini bile bizim yapmamızla sonuçlanıyor.
 
Tişörtünü ve çorabını ters de olsa kendi giymeye çalışan çocuk, başarı duygusunu da tadar. ‘ Ben yeterince çabaladığımda yapabiliyorum, uğraştım ve bunu başardım’ duygusunu kazanır. Bu ise özgüvenin ilk temellerini oluşturur. Çabalayan, her şeyi karşısındakinden beklemeyen, en ufak bir başarısızlıkta hemen sığınacak bir ebeveyn aramayan çocuklar yetiştirmek istiyorsak, onları küçük yaştan itibaren bazı işlerini yapmalarına teşvik etmeliyiz.
 
Bazen çocuklar kendilerinden istenen şeyi nasıl yapacaklarını bilemezler ya da tam anlamamış olabilirler. Odanı topla dendiğinde bunu nasıl yapacaklarını ve nereden başlayacaklarını bilemeyebilirler. Eşyaları bir yere sıkıştırmak ya da dolaba depolamak onlar için toplamak olarak da algılanabilir. İşte bu yüzden ilk zamanlarda ‘gel birlikte toplayalım’ şeklinde yaklaşmak ve onun işi öğrenmesini sağlamak gerekebilir. Toplanan odaya uzaktan bakıp ‘iyi iş çıkardık, böyle toplu olduğunda odan çok güzel görünüyor’ şeklinde söylemek davranışı ödüllendirir, düzenli olmak konusunda çocuğun estetik algılarını da pekiştirmiş olur.
 
Gayreti takdir edilen çocuk sorumluluklarını yapmaya devam eder. Annesi iş yaparken, onun yanında toz almaya çalışan bir çocuğa, söylenen güzel ve onaylayıcı sözler davranışı pekiştirir. ‘ Sanırım kızım gerçekten büyümeye başlamış, çünkü bana yardım ediyor’ demek bu davranışın sürekli tekrarlanması için sebep oluşturur. Bazen çocukların yaptığı iş yeterince temiz olmaz kaygısıyla her işi üzerimize almak ve kendimizin daha kolay ve çabuk yaptığımızı düşünmek, onların ergenlik çağlarına kadar bu davranışları kazanamamaları anlamına gelir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*