Sosyal problemlerin çözümü: HUTBE-İ ŞAMİYE

alt

Bediüzzaman’ın “Hutbe-i Şamiye” adlı eseri (100 yıl önce Şam, Emeviye Camii’nde okuduğu hutbesi) bazı Üniversitesitelerde ders kitabı olarak okunuyor, okutuluyor,

Risale-i Nur eserleri yüze yakın dünya diline çevrilmiş… En çok basılan ve sistemli olarak okunan eser.

Türkiye’de hutbelerde de okunması yakın!

O zaman meselelerimizi sür’atle halletme zeminine girdik demektir.

Hutbe-i Şamiye, 100 sene öncesinden günümüz İslâm ve insanlık âlemine de verilmiş müceddidi bir hitabedir.

İslâm medeniyetinin yeniden ihya ve inşa programıdır.

Bediüzzaman, önce kâinatın yazılımı ve programı olan Kur’ân’ı okumuş, sonra Kur’ân’ın açılımı, mücessemi olan kâinatı okumuş ve ardından da çağı okumuş. Bütün yıkıcı, ifsat edici dinsizlik ve ahlâksızlık felsefik akımların birleşiminden hasıl olan deccalizmi tahlil etmiş; insanlığı nereye sürüklediklerini görmüş. Ve başta
-Ferdin, ailenin, toplumun; İslâm âleminin ve insanlığın temel, yapısal problemlerini tesbit etmiş, çözüm yollarını göstermiş; hastalıklarını teşhis ile tedavi etmiş ve reçetelerini yazmıştır.

Onda müşahade ettiğimiz bir önemli özellik de, sadece dâvâ, yani, iddia etmez. Ütobik, hayali şeyler anlatmaz:

İzah ve ispat eder. “Ben ispat etmediğim bir şeyi Risale-i Nur’da yazmadım” der.

Açız, yememiz, hastayız tedavi olmamız gerekir, demekle yetinmez. Yemek yapmak için gerekli gıdalar hangi mevsimde, hangi tarlada, hangi şartlarda nasıl ekilir, yetiştirilir, nasıl hasat edilir, nasıl harmanlanır, nasıl yemek pişirilir ve ennihayet nasıl servis edilir?

Hastalığı teşhis eder, kâinat ve Kur’ân eczanesinden ameliyat-ı cerrahiye formülleri geliştirir, ilâçlar hazırlar tedavi eder, reçeteleri yazar.
*
Bediüzzaman, Müslümanların günümüzdeki zaaf ve hastalıklarından birisi de, “ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemekte” görür. Bunlar aynı zamanda uhuvvet, yani, kardeşlik bağlarıdır.

Bu bağlar, şu başlıklar altında incelenebilir:

● Din/iman bağları
● Ubudiyet rabıtaları
● Gönül bağları/duygusal bağlar
● Ahlâkî bağlar
● İçtimâî, sosyal, bağlar

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, imanın verdiği nur ve şuurla, gösterdiği, bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.

Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir-bir, bir, bine kadar bir, bir.

Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir-bir, bir, yüze kadar bir, bir.

Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir-ona kadar bir, bir… (Bediüzzaman, Mektubat, s. 254-255.)

Bu ortak paydalar;

-Birliği, -İttifakı, -İttihadı, -Muhabbeti –uhuvveti/Kardeşliği gerektirir. Bunlar da kaynaşma, sosyalleşme, dayanışma, yardımlaşma, ileri düzeyde irtibatlaşma, fikir, bilgi alış verişini netice verir. Bu da maddî-manevî gelişme, ilerleme demektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*