Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil

“Derdime vâkıf değil canan beni handan bilir/ Hakkı vardır şad olanlar herkesi şadan bilir/ Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil/ Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir.”

Fuzûlî ne güzel demiş; tam da bam teline dokunmuş ki, kalbi olan anlar..

İnsan bu; kimi zaman sevinçten coşar, içi içine sığmaz, bazen de karalar bağlar.

Bazen koşar, oynar, rüzgârı kucaklar. Bir bakarsın görmek istemez gölgesini.

Emelleri var göklere, hayalinin gidebildiği yerlere kadar; Kamer’i sapan taşı yapmak, yıldızlarda koşmak. Baharı istediği gibi, koca bir Cenneti de…

Bazen sığmaz ovalara dar. Bazen de dostlar meclisinde bir eşik, bir dünya genişlik.

İnsan bu, neticede et ve kemik.

Aciz ve fakir; duyguları var sevinci, mutluluğu olduğu gibi, hüznü, elemi de var..

İnsan bazen bast hâlî yaşar, bazen de kabz.

İyi ve kötü günleri var, inişli çıkışlı. Varlık ve yokluğa aynı tevekkül, değer katar insana…

Çok musîbetler vardır ki; İlâhî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı da günahlara keffaret. Bir kısmı da gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve za’fını bildirir ve bir nevi huzur verir insana.

Fakat asıl musîbet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir. Musîbet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek, acıların en büyüğüdür.

“Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat ehl-i İslâmın eleminden gelen teellümat beni ezdi. Âlem-i İslâma indirilen darbelerin, en evvel kalbime indiğini hissediyorum. Onun için bu kadar ezildim” diyor ki, dilhûn olan, Bediüzzaman…

Nasıl olmasın ki; bin sene Cennete adam gönderen bir memleket, ebedî hayatı kaybetme noktasına gelmiş.

“Bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler.”

Derdi imân olan bir insanı, başka neyin yokluğu kahreder ki?

AYLAN BEBEKLER SAHİLE VURDU

Bazen de iman kazanılmış, şehid olmuştur bir dâvâya. Sularda kaybolmuştur bir umud uğruna.

Ancak, acısı yüreklere kazınmışken; mazlûmların düçar olduğu zulümlere “Oh oldu” diyecek kadar siyasete yenik düşmüşlerin ateşe yakınlıkları, o acıdan da beterdir..

Memlekette yine acılar kervanı geçiyor. Gam yükü, âlâm çadırı taşıyor katarlar. Kara bulutlar kaplamışsa asumanı, afakanlar basmış, koca bir memleket dar gelmişse, bir baba yüklemişse umudunu bir kayığa, yelken açmışsa azgın sulara, ölüm dost gelmişse ayn-ı azap bu hayattan; söz bitmiş, kelimeler kifayetsiz, sükût ağlamaklı..

Aylan bebekler ölüyor, insanlığın karaya vurduğu sahillerde..

Maden ailesi, Yezidler tehcirinden Hüseyinî Kerbelâlarda.

Bu defa susuz değil, sudan bir çöl deryasında.

Arkasında bıraktığı, umutlarını bağladığı vatan ona gurbet olmuş, sürgün yemiş kendi öz diyarında.

Ağır sağlık problemleriyle yaşıyordu Hüseyin. Böbrek, karaciğer ve dalağından defalarca ameliyat olmuş, esaretle beraber ağır gelmişti, belli ki ona.

Hicret etmek, bir meçhul umuda yol almak istedi Hüseyin (40) yanına hayatını taşıyarak; Nur (36) Nadire (13) Bahar (10) ve (7) Feridun..

Çaresizliğe kulaç atmıştı aczini ve fakrını şefaatçi yaparak.

Işık görünmüştü belki ona, ama vatan-ı asliye doğru yol aldığını, onu bu gurbetlerde sergerdan bırakmayan sahib-i Hakikiye gittiğini bilmiyordu.

Onu çağırıyordu..

“Bırak ey biçare feryadı belâdan kıl tevekkül!/ Zira feryat belâ ender hatâ ender belâdır bil!/ Belâ vereni buldunsa, atâ ender safâ ender belâdır bil./ Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.”

Evet onu düşünen biri vardı Bir ve Tek…

Varsın dünya ona küssün hiç ehemmiyeti yok. La İlahe İllallah kudsî kal’asına iltica ediyordu. Varsın saraylarda dünya hayatının sultanlığına demir attığını zannedenlere duâ edenler bol olsun. Varsın Aylan bebeklere “ne işi vardı denizlerde, babası onu ölüme götürdü” desinler de, bu insanlık dramına sessiz kalıp sebep olanları Malik-i yevmü’d-dine şikâyet etmesinler. O masumların sesi arş-ı Âlâ’ya değer. Kimsenin duâsı olmasa da bir masum yeter. “Siyasetim iktidarda ya! Varsın binler Aylanlar ölsün” diyenlere rağmen.

BEN İNSANIM

“Ben insanım, duygularım var
Ben insanım.
Ne varsa her şey bende de var,
Zerrelerden güneşlere.
Ben küçük bir dünyayım,
Ben insanım.
Gâh esfeli safîlin derelerinde,
Gâh, Âlâ-yı İ’lliyin mesafesinde gidip-gelmekte, bir yerlerdeyim.
Ben insanım.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*