STK’lar, projeler veya ihanetler…

Image
 Güzel kelimelerin zıt anlamlarca işgali bilmem size de aynı şeyi tedai ettiriyor mu? Ferdin harîm-i ismetinin veya milletle vatanın işgalini… Elbette günah evvelâ teyakkuzda bulunmayan sahiplerinde ve sonra da işgalcilerde… İşgal ile kirletilen değerlerden vazgeçecek değiliz ya…

İnsanların hemcinslerine, çevreye veya hayvanlara faydalı olmak için bir araya toplanmaları sivil toplum ise, zaten bu husus Kur’ân’ın temel bir prensibidir. Efendimiz henüz peygamber değilken böyle bir cemiyetin kuruluşunda bulunup üyesi olmuştur. İslâm tarihi ahireti hedeflemiş sivil toplum yapılarıyla devam etmiş; medeniyetleri de hayır cemiyetleri, dernekler ve vakıflar üzerinde yükselmiştir.

Bu güzel mânâlı kelimelerin ve zahirî şekillerinin “insaniyet karşıtlarınca” kullanılması, ittifaklarla oluşan enerjinin negatif çalışmalarda istismar edilmesi ve daha doğrusu insanlığın temel değerlerine karşı istimali, bizi hem üzüyor ve hem de derin endişelere sevk ediyor.

Gazetemizi takip edenler, Karl Popper ve Freud’a tapınan neoliberallerin “açık toplum”u dillendirmelerinden seneler öncesinde, Yeni Asya’nın sivil topluma verdiği ehemmiyeti bilirler. Sivil toplumun önemini dünya gündemine taşıyan, İskandinav modelinden bin dört yüz sene önce İslâmiyetin “sivil inisiyatif, hakikî hürriyet ve şeffaf yönetimi” müşahhas vurgularla insanlığın önüne koyduğunu da belirtmek lâzım.

Bu güzel mânâları taşıyan kelimelerin arkasına sığınmış global dinsizlerin son zamanlarda Türkiye’mizde ve bilhassa şark vilâyetlerimizde yaptıkları tahribata idarecilerimizin dikkatlerini çekebilir miyiz? diye çırpınıyoruz. Uzun zamandan beri bu husustaki tahşidatlara hükümetin, sözde STK’ların, Diyanet’in, dinî cemaatlerin, TSK’nın ve üniversitelerin duyarsızlıkları ister istemez bizi tedirgin ediyor. Töre cinayeti, cehaletin kadına getirdiği mağduriyet ve aile içindeki şiddet gibi dinî ve millî terbiyemizin reddettiği münferit meseleleri bahane ederek temel değerlerimizin tar u mar edilmesine seyirci kalınmasını anlayamıyoruz.

Milletimizin mahrem meselelerinin “açık toplumcularca” Avrupa ve Amerika’da enstitülerde ele alınmasını, çözümüne yardım bahanesiyle milyarlarca doların STK’lar aracılığıyla Anadolu’da dağıtılmasını ve meşhur üniversitelerde çalışan akademisyenlerin bu tahrip projelerinde çalıştırılmalarını hayırlı bulan yetkililerle görüşüp konuşmak isteriz.
Yüz seneden beri cehalete mahkûm edilmiş doğu bölgelerimizin aydınlatılması ve refah seviyelerinin yükseltilmesine çalışıldığını iddia edenlerin karşılaşacakları manzara çok dehşetli. İstatistikler bölgedeki facianın boyutlarını az çok gösteriyor: Yüzde beş yüzlere varan boşanmalar… Hükümetin yüklü rüşvetlerine rağmen tembellik ve sefahete dalan gençlik… Erkek arkadaşlarınca her gün öldürülen onlarca kız… Anarşi ve terörü umumîleştirecek boyutlara yükselen serserilik ve emniyetsizlik… Bütün bunların olması için Açık Toplum Enstitüsü gibi global kuruluşların on seneye yakındır Türkiye’de yaptıkları “derin çalışmalar” nihayet meyvelerini vermeye başladı…

Bediüzzaman’ın bundan bir asır önce en büyük düşman ilân ettiği “cehalet”le mücadele gibi gösterilen bu karanlık savaşın mahiyetini açıklamayan yetkilileri tarih ihanetle suçlayacak diye endişeleniyoruz. Yine global “açık toplumcuların” dümen suyuna girmiş medyanın ekserisi de bu yangına benzin taşıyor. İlginçtir ki, çok kanaldan yürütülen savaşta ortak payda; din düşmanlığı, millî gelenekleri tahrip ve ahlâksızlık olarak görünüyor. Korumasız, saf insanların bu şekilde manen bombalanması netice itibariyle Afganistan ve Irak katliâmlarını gerilerde bırakacak boyuta yaklaşıyor.
Bütün bunlar; demokratik açılım, Kürt açılımı, halka hizmet ve ihtilâlcilerle mücadele gibi güzel kelimeleri dillerinden eksik etmeyen hükümetin bakışları altında cereyan ediyor. Yukarıdaki iddiaların doğruluğunu merak edenler -güya- vilâyet ve kaymakamlıkların kontrolü altında çalışan dış kaynaklı STK’ların defterlerine bakabilirler. Bilhassa kadın, aile, gelenek ve eğitim dernek ve vakıfları…

Şunu da ilâve edelim: Global dinsiz “açık toplumcuların” paraları zehirlidir. Hükümetin bu millete şefkat ve sevgisi varsa, sıfırdan “büyük zenginler” haline getirdiği iş adamları vasıtasıyla doğuda cehaletle mücadele etmelidir. Hazırladığı sosyal projeleri siyaset, ticaret ve asabiyet tarafgirliklerine bulandırmadan şarkta tatbik edebilirse, Avrupalı dinsiz sefihlerin de yolunu kesmiş olur.

 

 Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. 19.02.2011 cumartesi akşamı Bursa’ daki sohbetinizi dinledim. Burada bazı kimselerin cemaatimiz için “MARJİNAL” dediklerini söylemiştiniz. Bunu söyleyen kimseler cevabımız “BİZ MARJİNAL DEĞİL, ORJİNALİZ” olmalıdır.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*