Şu dünyada en bahtiyar; Müslüman!

Ulvî hakikatlerle tanışmayan insanların yükleri de kaldırılmaz oluyor. Yazdan haz, kıştan da ders almıyorlar. Hayatının cennetâsâ geçmesini istiyor.

Sıcaktan etkileniyor, soğuktan hoşlanmıyor, baharı fark etmiyor; sevmek nedir, bilmiyor! Dahası, her şeye gördüğü cepheden bakıyor. Derinliğe inmiyor, sıkıntıya gelmiyor.

 

Bu yapıdaki insanın istediği şeyler, Cennette. Burada bunlara, birebir karşılık yok. Ama o duyguyu yaşamak, var. Yaşadığı alanlarda, bulunduğu mekânlarda hayra yer vermemişse, hâletini Cehenneme çevirir.

Hâlbuki mü’minin, her şeyden bir hazzı var; müşkülâta düşünce, Rabbi’ne niyazı var. Böyle olunca, mü’minin, dünyası Cennetlerden bir Cennet… Çünkü, güzel şeyden lezzet alıp maddesini massederken ruhuna, kendisini mânâsına hazırlar. Yaşadığı güzelliğe melekler de nâzırlar.

Musîbeti “ikaz” diye görünce, hiç sıkıntı çekmez olur, ömrünce. Bilir ki: Mevlâ verdi, hikmete mebnî bunu. / İnşâallah, hayır olur, çekilenlerin sonu. / Düşünce bu olunca, / idrak böyle yoğrulunca / Müslüman’ın hamulesi hafifler. / Yanağında çiçek çiçek tebessüm…

Var mı bunun başka yolu?

Şu dünyada en bahtiyar; Müslüman!

Çünkü onun, tevekkül kalkanıdır. Her zorluğa kâfî gelir bu silâh:

“Hasbünellâhü ve ni’mel vekîl.” 1

Vekâleti O’na veren, çekinceden kurtulur. Çünkü O, bize yeter; O ne güzel vekildir.

“…Madem bizi çalıştıran Hâlık’ımız Rahîm ve Hakîm’dir; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimat ile karşılamalıyız.”2

Bir mü’min her hâl üzere şükreder, zahmetlere sabreder; Rabbine tevekkül eder. Olanların, olayların arkasındaki eli görmeye gayret eder. İtidali elde tutar her zaman. Günübirlik hesaplarla meşgul olup yorulmaz.

Risâle-i Nur’da ifade edildiği gibi, “Tevekkül eden ve etmeyenin misâlleri, şu hikâyeye benzer:

“Vaktiyle iki adam, hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler. Birisi, girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstüne oturup, nezaret eder; diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan, yükünü yere bırakmıyor.

“Ona denildi: ‘Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et.’

“O dedi: ‘Yok bırakmayacağım. Belki zâyi olur. Ben kuvvetliyim. Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim.”3

Eh, ne diyelim? Bırakmaz bırakmaz!

Kudretini bilmeyince Rabbinin; eldekini, zannediyor kendinin.

Bu sebepten dolayı, şu dünyada en bahtiyar; Müslüman.

Not: Okurlarımın Kurban Bayramını tebrik eder, sıhhat ve âfiyet dolu ömürlerle nice bayramlara ulaşmalarını Rabbimizden dilerim.

Dipnotlar:

1- Âl-i İmrân Sûresi, 173.

2- Said Nursî, Şuâlar (yt), 471.

3- Said Nursî, Sözler, 285.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*