Sudanlı imamın duası

1500 yıllık olan Sudan’ın en büyük camiinde 50 yıldır imamlık yapan Sudanlı ile görüştük. Nereden geldiğimizi öğrendiğinde yüzü güldü, sanki içi ferahladı. İstanbul/Türkiye dediğimizde içini sevinç kapladı. Bize, ülkemize, İslam âlemine samimiyetle dua etti.

GİRİŞ:      

Sudan hazırlıklarımız başladı. Hazırlıklar ve bilgilendirme için telefon mesajı gönderdik. Hepimizi bir heyecan bir heyecan kapladı tarifi imkânsız. İlk mesajımız şuydu:

“Sudan’a gidecek gönüllü ekip arkadaşlarım;

28 Mart 2014 Cuma akşamı saat 21.00’da Türk Hava Yolları ile uçuyoruz inşallah. Bu yüzden en geç saat 19.00’da dış hatlar gidiş peronunda A desk’inin altında buluşalım.

Herkes en geç o saatte orada olabilsin. Toplu fotoğraf çekilip ve topluca biletlerimizi ‘çek in’ yapacağız. Yanımızda götürdüğümüz tıbbî malzemeler ile ilâçları ortak kargo olarak uçağa vermemiz gerekiyor. Çok fazla eşya almanıza gerek yok.

1- Sıcak bir iklime gidiyoruz. Tişört ve ince giysi alabilirsiniz,

2- Özel eşyalarınızın yanında, bayanların beyaz başörtüsü almaları iyi olur. Sudan hükümeti istiyor ve bu tarz daha güzel olur diye düşünüyorum,

3- Sivrisinek için kol bandı ya da sprey,

4- Rahat giyebileceğiniz hastane forması ya da buna benzer şeyler alabilirsiniz,

5- Terlik almayı unutmayın,

6- Poşet çay ve çorba, zeytin, kaşar peynir, bisküvi, kahve, şekerleme tarzı şeyler alabilirsiniz,

7- Yemek problemimiz yok. Yanımızda götürmek adına alabiliriz.

8- Çocuklara dağıtmak adına balon, şekerleme, çikolata, oyuncak almak size kalmış, siz bilirsiniz, ama çocuklar çok sevinirler,

İnşallah sağ salim gider geliriz. Yolumuz ve bahtımız açık, hizmetimiz bol ve daim olsun inşallah. Allah hizmetlerimizi kabul eylesin. Arkadaşlarım, dostlarım ve gönüldaşlarım. Şimdiden şahsım ve Avustralya Nur Vakfı adına her şey için çok teşekkürler.

Aklıma gelenleri sizinle paylaştım. Sormak istediğiniz bir şey olursa lütfen bana yazın. Pasaportlar bende. Vizeler tamam, yanınıza para olarak dolar alabilirsiniz. Ayrıca mutlaka Sarı Humma, Hepatit, Polio, Tetanoz aşılarını olmayı unutmayın. Onun için İstanbul Karaköy’de Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğüne bağlı poliklinik var. Aşılarınızı orada yaptırabilirsiniz. Ayrıca aşı kartlarınızı yanınızda getiriniz. Selâm ve duâ ile…”

Sudan’a saat 02.30’da vardık. İlk algımız, samimî ve içten insanların memleketi burası sanki. Avustralya Nur Vakfı genel sekreteri Fatih Yargı ve vakıf üyesi Veli kardeş bizi havalimanında karşıladılar. Ayrıca Sağlık Bakan Yardımcısı ve diğer dostlar da bizi karşılayanlar arasında idiler. Vakıf kardeşimiz Zübeyir bizleri görünce çok sevindi. Türkiye’den buralara Türk çayını, lokumunu, balını, çekirdeğini, zeytinini, peynirini getirmiştik onlara. Medresedeki bütün kardeşler yaran hasretini bir nebze de olsa böyle çıkarıyorlardı. Yerlerimizi ayırtmışlar, ama biz Fatih Beyin planları doğrultusunda hareket ettik. O yüzden oteli tercih ettik. Yanımızda getirdiğimiz gıda ve tıbbî yardım malzemeleri güzel bir dille anlatarak gümrükten, onları ikna ederek geçebildik.

Sudan topraklarındayız artık. Kanon Otel’e yerleştik. Yatsı ve sabah namazı sonrası başımızı yastığa koyduğumuzda saat 04.30’u gösteriyordu. Ekibimizde 5 doktor ve 3 hemşire var.

İlk gün Hartum’u gezip, dinlenerek vakit geçirelim istedik. Sabah kahvaltısında tanışma ve sohbet fırsatımız oldu. Arkadaşlarımı Fatih Ağabey ve Veli kardeşle tanıştırdım. Sohbetin ardından daha nice projelere adım atmaya karar verdik.

İlk durağımız Nil Nehri kıyısı oldu. Bu arada Fatih Bey ve Veli Bey tam 30 saatlik bir yolculuktan sonra Hartum’a ulaştıklarını öğrendik. Zira, hepimiz insanlığa yardıma koşuyorduk.

FAKİR BIRAKILMIŞLAR

Avrupa’ya sık gittiğim için biliyorum, Avrupa’nın bazı bölge ve ülkeleri bizden geri. Sözüm ona bizden ileri gibi lanse edilirler. Oysa fersah fersah onları geçmişizdir. Bundan rahatsızlık duyarlar gizliden gizliye, ama belli etmezler. Zira ülkemizin ve bizim gelişmemizden rahatsızdırlar.

Afrika’ya ve Ortadoğu’ya gittiğinizde oraların nasıl ve neden fakir olduğunu değil, nasıl fakir bırakıldığını görürsünüz her zaman.

Burada bir yanlışlık olduğunu düşünmüşümdür hep. Dün dinlediğim bir sesli yazıda bunun basit bir olay olmadığını Avrupa (İngiltere, Almanya, Fransa) Amerika ve İsrail’in para baronlarının, Dünya üzerindeki yapılanmasının sonucu olduğu kanaatim pekişir hep. O yüzden bugün 30 Mart 2014 biz yaban ellerdeyiz. Ayakta kalan ve kendi zenginliğini birçok Avrupa ülkesinden ileri taşımış tek Müslüman lider ülke Türkiye. Bunu hiçbir zaman unutmayınız.

SUDAN’IN EN BÜYÜK CAMİİ

Sudan’ın en büyük camii Muhammed Ali el Hıdayvi tarafından yapılmış. 1500 yıllık olduğu biliniyor. Direkler üzerinde yükselen, kubbesi olmayan, üç minareli, taştan yapılmış bir cami. 50 yıldır orada imamlık yapan Sudanlı ile görüştük. Nereden geldiğimizi öğrendiğinde yüzü güldü, sanki içi ferahladı. İstanbul/Türkiye dediğimizde içini sevinç kapladı. Bize, ülkemize, İslâm âlemine duâ etti. Allah ondan razı olsun. Selçuklu mimarisinde bir cami, direkler arası ve kubbesiz alanda bize Kur’ân resitali sundu.

Camiye bayanları almıyorlar. Ayrıca polis eşliğinde girebildik. Fotoğraf çekimi yasak. Fakat ben bu yasağı deldim. Nasıl mı? Polisle beraber fotoğraf çektirirseniz yasak kalkıyor. Herkes sıcaktan caminin serinliğine sığınarak her tarafa uzanmış durumda. Eski Selçuklu tarzı bu güzel camiyi gezerken bir Sudanlı yaşlı amcaya rastladım. Fotoğrafını çektim. Tam o sırada “Arapça biliyor musun?” diye sorunca “hayır” cevabını verdim. Üzülerek, Kur’ân ve Cennet dilinin Arapça olduğunu söyledi. “Mutlaka öğrenmelisiniz” deyince orada o an dersimi aldım, içim bir buruk oldu. Dil yönünden ne kadar fakiriz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*