Ocak ayında bahardan kalma bir güneş, gri-mâvi gökyüzü, pencereden görünen yeşil çamlar ne güzel! Ilık odada, minderin üstünde kıvrılmış yatan tekir kedinin dost, mûnis görünüşü ne güzel!
Cisim îtibâriyle, varlık îtibâriyle dünyâya, maddî âleme bağlılığımız devâm ederken; biz, mânâ âleminde rûhumuzla, aklımızla, kalbimizle, hayâlimizle yaşıyoruz. Bilinen ve anlaşılan odur ki, saâdetimiz bu ikinci âleme olan bağımızın kuvveti nispetinde artıyor. Dünyâda tanınan bütün mes’ud insanların maddeyi bir tarafa ittikleri, varlığa kıymet vermedikleri görülüyor. Ve aksine bütün maddî imkânlarıyla mutluluk arayanların ise hep bedbaht, dâimâ dertli olduklarına şâhit oluyoruz.
Ey, içimdeki saâdet arayan duygu! Aslında, âit olduğun lâhûtî âlemlerdeki saâdeti bu kararsız, geçici dünyâda bulabileceğini mi sanıyorsun? Yoksa, fıtraten o âlemlere uygun yaratıldığının ispâtı olan şu hâlinle, bu hizmet ve imtihan meydanında gerçek saâdetin olmadığını bilmezlikten mi geliyorsun?
Ey, maddî bedenimden cennetlere uzanan el! Cennet ni’metlerinin dünyâda ancak hayâli olduğunu hâlâ anlamayacak mısın? Nasıl ki, oradaki ni’metler dünyâdakilere yalnız ismen benzer ve alışılmış olduğundan o şekliyle bulunurlar… Onlar öyle saâdetlerdir ki, senden en uzak mesâfelere gidebilen hayâlin dahî onlara aslâ ulaşamaz! Tadınca anlarsın, tadınca anlarsın…
Ey açgözlü, ey doymak bilmez! İmtihan sona erinceye kadar, daha iyileriyle taltîf edilene kadar bunlarla iktifâ et! Bu kırıntıları, bu ufak lokmaları tat; iştihan açılsın! O büyük ikrâma, o emsâlsiz ihsâna kavuşmak için çalış, çabala!
Sabah, gözünü açıp da yaşadığını anladığın an, şükret! Rahatça nefes alabildiğin, düşünebildiğin için şükret! Rahatsızsan, sağlıklı zamanların için; açsan, tok olduğun anlar için şükret! Neye mâliksen hâtırla şükret! Neyin yoksa, bunların sende olanlara nispetle ne derece ehemmiyetsiz, kıymetsiz, lüzumsuz olduklarını düşün, şükret! Şükredebilecek îmâna sâhip olduğun için şükret!
Bilmediğin pek çok âlemleri, sırrını çözemediğin pek çok varlıkları âdetâ senin için yaratan; seni bilen, duyan, gören, ihtiyaçlarını karşılayan.. yüce Allâh’ın, varlığını sana duyurmuş, bildirmiş olması sebebiyle şükret! Kâinâtın var oluş sebebi, sultanların sultanı, incilerin incisi, canların canı olan Habîbullâh’a (asm) tâbî olduğun için şükret!..
Benzer konuda makaleler:
- Nice güzel yıllara
- Hizmet metodu olarak cemaat ve cemiyet
- Dost, dost!
- Mü’min, kardeşinin fenalığı için yalnız acır
- Farkında mısın, vakit geldi artık?
- Mü′min kardeşine düşmanlık, büyük bir zulümdür
- Bizi Eşyadan Esmaya Duygularımız Ulaştırır
- Dinimiz bir, kıblemiz bir, devletimiz bir…
- Dünya lezzetleri doyumluk değil, tadımlıktır!
- Dost edinmek o kadar kolay mı?
İlk yorum yapan olun