Sulh-u umûmînin reçetesi: Risâle-i Nur

Bilim ve aklın hükmettiği günümüzde Allah’ın, peygamberlerin, meleklerin, semâvî kitapların, âhiret hayatının ve kaderin varlığı inceden inceye sorgulanmakta, kimi zaman alay edilmekte maalesef.

İmânî meselelerde neredeyse 14 asır boyunca biriken bütün şüpheler ve evhamlar yeniden gündemde.
İnsanlar renklerine, ırklarına, kavimlerine, dillerine, cinsiyetlerine, dinlerine  göre yeniden ayrılmakta…

Adaletin önünde herkesin eşit olduğu hakikati unutulmakta…
Risâle-i Nur’da zamanımız boşuna “felâket ve helâket asrı” olarak değerlendirilmiyor!

GÜNÜMÜZÜN CİHADI

İnançsızlığın bilim ve felsefeden geldiği böyle bir ortamda iman hakikatlerinin akıl, mantık yoluyla çabuk ve kolay şekilde ispat edilmesi zarurî bir ihtiyaç. İmanî konulardaki şüphelerin, evhamların ikna metoduyla izâlesi günümüzün cihadı durumunda.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin telifi olan Risâle-i Nur eserleri, işte asrımızda bu cihadı muhteşem bir şekilde başarıyor. Anlattığı imânî hakikatlerle gönülleri, kalpleri, ruhları fethediyor. “Lâ ilâhe illallah” gerçeğini akıllara nakış nakış işliyor.

ASRIN HASTALIKLARINI TEDAVİ EDEN BİR DOKTOR: BEDİÜZZAMAN

Savaş meydanları, akıl hastanesi, esaret hayatı, sürgünler, mahkemeler, hapisler, zehirlenmeler, kanunların keyfî uygulanmasıyla geçen uzun ve çileli bir ömür… O, Padişahlığı, Meşrûtiyeti, tek parti ve çok partili Türkiye’yi görüyor, ülkenin bütün sancılı süreçlerine “reçete”ler hazırlıyor.
Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesinde at sırtında şehitler arasında yazıyor İşârâtü’l-İ’câz isimli eserini. 31 Mart isyanında halkı ve askeri yatıştırıyor. Meşrûtiyetin güzelliklerini Doğu ve Güneydoğu’daki aşiretlere izah ediyor. Sürgünlerde ve hapishane köşelerinde tevhid, nübüvvet, haşir, adalet-ibadet hakikatlerinin sırlarını herkesin hatta çocukların dahi kolaylıkla anlayabileceği bir şekilde yazıyor.
Türk, Kürt ve Arap milletlerini bir ve beraber olmaya mecbur kılan zaruretleri, eğitimin ehemmiyetini, şarkta kurulacak üniversite ve eğitim kuruluşlarının vesile olacağı hizmetleri, İslâm âlemi için fikir hürriyeti ve meşveretin önemini, gayrimüslimlerle münasebetlerin tanzimini, temel hak ve hürriyetlere dayanan bir rejimde uygulamadaki aksaklıkların zaman içinde tedricen ortada kalkacağını, kamuoyunun gücünü, hürriyet ve meşveretle bütün problemlerin çözümlenebileceğini anlatıyor, ispatlıyor.
Eğer maksadımız bütün sosyal yaralarımıza derman aramaksa, onun şahsî-içtimâî hastalıklarımıza hazırladığı reçeteler ciddiyetle incelenmeli…
“Sulh-u umumi” yani dünya barışının yolu bu reçetelerden geçiyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*