Sultan Abdülaziz (1830-1876)

Osmanlı padişahı ve Sultan II. Mahmud’un oğludur. Şehzadeliği çok rahat geçmiştir. 1861 yılında tahta geçmiş ve 15 yıl saltanat sürmüştür. Saltanatı boyunca gerek siyasi, gerek ekonomik olarak çok büyük sorunlarla karşılaşmıştır. Çalışmalarıyla, donanma başta olmak üzere, Osmanlı Ordusunu çok önemli bir konuma yükseltmiştir. İç ve dış sorunların büyüklüğü ve bunların giderek artması, ıslahatların başarısını önemli ölçüde sekteye uğratmıştır. 1876 yılında tahttan indirilmiştir.

 

Tahttan indirildikten sonra intihar ettiği veya katledildiği yolundaki iddialar günümüze kadar tartışılagelmiştir. Risale-i Nur’da saltanat sürdüğü dönemde meydana gelen fitneler ve bu fitnelere işaret eden İbrahim Suresi’nin ilk ayetinin tefsir edildiği bölümde ismi zikredilmektedir (Şualar, s. 620-621).

Abdülaziz, II. Mahmut ve Pertevniyal Valide Sultan’ın oğlu olarak, 8 Şubat 1830 yılında dünyaya geldi. Dokuz yaşındayken babası vefat etti (1839) ve büyük kardeşi Abdülmecid tahta geçti. Çocukluğu ve gençliğini saltanat veliahdı olarak geçirdi. Abdülmecid’in saltanatı boyunca rahat ve serbest bir hayat yaşadı. Küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim gördü. Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’den Arap Dili ve Edebiyatının yanında dini ilimler derslerini de aldı. Diğer taraftan Neyzen ve bestekâr Yusuf Paşa’dan musiki dersleri aldı. Spora ilgi duyuyordu. Güreş, yüzme, cirit atma dersleri aldı. Avcılık faaliyetlerinde bulundu.

Abdülaziz, sultan ağabeyinin aksine sefahatten hoşlanmaması, sade bir hayat yaşamayı tercih etmesi, mazbut yaşantısı, sağlıklı ve gösterişli yapısı gibi özelliklerinden dolayı daha veliahtlığından itibaren halkın sevgisini kazandı. Kendisine duyulan güven arttı. Özellikle aşırı Avrupa taklitçiliğinden huzursuz olan kesimler müstakbel padişaha büyük bir ilgi göstererek başa geçmesini beklediler. Aynı zamanda yenilik taraftarı olanlar bile, söz konusu dönemdeki ifratkâr hareket ve davranışlardan şikayetçi hale gelmişlerdi. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı Abdülmecid’in 25 Haziran 1861 yılında vefatından sonra, Abdülaziz’in tahta geçmesini büyük bir sevinçle karşıladılar.

Tahta geçen Abdülaziz, büyük bir mali sıkıntıyı devraldı. Birikmiş borçların da ekonomiye büyük bir yük getirdiği bu zor dönemin atlatılması için tasarruf tedbirlerine başvurdu. Sarayın masraflarının azaltılması yoluna gidildi. Altın ve gümüş gibi değerli eşyanın sarayda kullanılması yasaklandı. Rüşvet ve irtikap yoluna sapanlar cezalandırıldı. Ayrıca siyasi mahkumlar için af ilan edildi.

Abdülaziz, 1863 yılında Mısır’a bir seyahat gerçekleştirdi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa zamanından beri bozulan Osmanlı-Mısır ilişkilerinin düzeltilmesi ve halkın Osmanlı Devletine bağlılığının güçlendirilmesine çalışıldı. Bu amaçla gerçekleştirilen ziyaret, Vali İbrahim Paşa’nın tertiplediği büyük eğlence alemlerinden ötürü amacına ulaşamadığı gibi, Mısır’a verilen yeni imtiyazlarla bu toprakların Osmanlı Devletinden ayrılmasını kolaylaştıracak gelişmelere ortam sağladı.

Osmanlı’nın büyük bunalımlar yaşadığı ve dış müdahalelerin giderek arttığı bir dönemde tahtta bulunan Abdülaziz, dış sorunlarla da çok uğraşmak zorunda kaldı. Rusya’nın Balkan milletlerini sürekli bir biçimde kışkırtması Devleti sürekli uğraştırdı. Yine, Batılı devletlerin tahrikleri sonucu Lübnan’da bulunan Dürziler ve Maruniler arasında kanlı çarpışmalar tekrar artmaya başladı.

Abdülaziz, Fransız İmparatorunun daveti üzerine Fransa’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Osmanlı tarihinde ilk defa bir padişah Avrupa seyahatine çıkmış oldu. 21 Haziran 1867 tarihinde başlattığı bu gezisini gerçekleştirip Paris’e gitti. Bu arada İngiltere Kraliçesinin davetini kabul ederek İngiltere’yi de ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında Prusya ve Avusturya’ya da uğradı. Bu tür ziyaretlerin tamamı ilk defa gerçekleşti. Ziyaretler 7 Ağustos 1867 tarihinde İstanbul’a dönülerek son buldu. Bu ziyaretler, o zamanın şartlarında umumi barışı sağlamak amacını esas almaktaydı. Bu ziyaretlerden sonra Abdülaziz’de birtakım değişimler baş gösterdi. Örneğin, daha önce israftan kaçınan padişah, Avrupa’daki örneklerini aratmayacak derecede köşkler ve saraylar yaptırmaya, orkestra ve bando takımlarını çoğaltmaya yöneldi. Bu durum devletin borç yükünü önemli ölçüde arttırdı.

1870’li yıllar, Avrupa tahinde büyük gelişmelere ve değişikliklere sahne oldu. özellikle Fransa’nın Almanya karşısında aldığı yenilgi, yavaş yavaş dengelerin değişmesine sebep oldu. Bu gelişme Osmanlı Devletini de etkiledi. Yapılan yenilikler genel olarak Fransa örnek alınarak gerçekleştirilmekteydi. Fransa’nın mağlubiyeti, Rusya’nın daha önce imzalanan anlaşma maddelerinden kendi hareket alanını kısıtlayıcı hükümlerinden kurtulma çabaları, yeni sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep oldu. Özerklik isteklerinin artması ve Rusya’nın kışkırtmaları sonucu 1875 yılından itibaren ayaklanmalar arttı. Balkan milletlerinin çoğu peyderpey ayaklanarak olay çıkarmaları, Batılı devletlerin de müdahalesini arttırdı. Bu baskı ve gelişmeler, padişahın tahttan indirilmesinde önemli ölçüde etkili oldu.

Abdülaziz’in ismi, Risale-i Nur’da İbrahim Suresi’nin bazı ayetlerinin tefsir edildiği Birinci Şua’da zikredilmektedir. İbrahim Suresi birinci ayetinin sonunda geçen; “azizilhamid” kelimelerinin hem asrımızı hem de Sultan Abdülaziz ve Abdülhamid devirlerini ima ettiği belirtilmektedir (Şualar, s. 620-21). İslam Aleminin en dehşetli asırlarından olan 6, 13 ve 14. asırların dehşetinin ima edildiği ve meydana gelecek fitnelere işaret edildiği belirtilirken, ayrıca Birinci Dünya Savaşının sebep olduğu fitne ve sonraki gelişmelere de işaret ve imaların bulunduğu açıklanmaktadır.

Sultan Abdülaziz, dışarıda birçok problemle karşılaşırken, içerde de büyük sıkıntılarla karşılaştı. Islahat ve kalkınma faaliyetleri çoğu zaman sekteye uğradı. Bu dönemde gerçekleştirilen faaliyetler daha çok sadrazamların kişisel becerileriyle kendini gösterdi. Özellikle Âli ve Fuat Paşalar 1871 yılına kadar meydana gelen gelişme ve faaliyetlerde önemli pay sahibi oldular.

Osmanlı Devletine karşı sömürgeleştirme faaliyetlerinin giderek hız kazandığı bu dönemde Padişah, başta Rusya olmak üzere söz konusu devletlere karşı büyük ve güçlü bir orduya ihtiyaç olduğuna inandı. Bu gaye için hem kendi masraflarından, hem de saray masraflarının kısılmasıyla sağlanan bütçeden büyük miktarda harcamalarda bulundu. Birçok yeni silah ithal etti. Başta Boğazlar olmak üzere önemli konumda olan ve sınır boylarında bulunan kalelerin daha sağlam ve savunmaya elverişli hale getirilmesine çalışıldı.

Abdülaziz, eğitim alanına da el attı. Birçok yeni okul açıldı. Avrupa tarzı eğitim veren okulların açılmasına ağırlık verildi. Denizciliğe de büyük önem veren Padişah, bu amaçla önemli faaliyetlerde bulundu. Deniz subaylarını yetiştirmek amacıyla okul kurdu. Tersaneler ıslah edilip gemi yapımına hız verilirken, ülke içinde yapılamayan gemilerin de satın alınması yoluna gidildi ve saltanatının sonunda Devlet çok önemli bir deniz gücüne ulaştı.

Osmanlı Devletinin en uzun asrı olarak adlandırılan ve büyük sıkıntıların yaşandığı bir zamanda tahtta bulunan Abdülaziz, gerçekleştirmek istediği ıslahatların tam neticesini alamadan tahttan indirildi. Dış baskılar önemli ölçüde ıslahatların başarıya ulaşmasını engelledi. 30 Mayıs 1876 tarihinde tahttan indirildi. 4 Haziran 1876’da da odasında bilek damarları kesilmiş bir vaziyette bulundu. Bu gelişme intihar ettiği şeklinde duyuruldu. Ancak, daha sonraki dönemde bir mahkemenin kurulması ve muhakeme sonucunda, katil olayına karıştıkları hükmüne varılması üzerine, failler çeşitli cezalara çarptırıldılar. Katledilmiş olma iddiası için öne sürülen en önemli delillerden birisi olarak da bir değil, iki bileğinin de kesilmiş olması gösterildi. Her iki iddia da yıllarca tartışılmaya devam etti. Sultan Abdülhamid, amcası Abdülaziz’in katledildiği inancını hatıralarında dile getirdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*